18 Ağustos 2013 Pazar

Ayasofya'nın Tarihi

aklindaki.blogspot.com
İstanbul'da Bizans kilisesi. Günümüzde müze olarak kullanılan Ayasofya kilisesi, Büyük Konstantinos II döneminde önce ahşap olarak yapıldı (360). Kentin en büyük yapısı olduğundan, "Büyük Kilise" diye anılırdı. Sonradan adı Hagia Sofia (Ayasofya) oldu. Bu ad incil'de, İsa'nın niteliklerinden biri olan "Kutsal Bilgelik" anlamına gelmekteydi. Yapı, 404'te, Patrik Khrysostomos'un sürgüne gönderilmesi üstüne çıkan büyük halk ayaklanmasında yıkıldı. Yerine ikinci kez gene ahşap bir kilise yapıldı (415). Bu da 532 yılında, Hipodrom'da başlayan Nika ayaklanmasında yakılıp yıkıldı. Bunun üstüne imparator İustunianos, kilisenin üçüncü kez yapılması için buyruk verdi. Yapının bir kez daha yanmasını önlemek için taştan yapılmasına ve imparatorluğun görkemini yansıtacak yücelikte olmasına karar verildi. Planı, dönemin ünlü ustaları Anthemios ve İsidoros'a çizdirildi. Ayasofya'nın bu sonuncu yapımında 1 000 usta ve 10 000 işçi çalıştı. Çalışmalar 25 Şubat 532'de başladı; kilisenin açılış töreniyse 537'de yapıldı.

   Bu yapı, bugünkü Ayasofya'dan farklıydı. Bitiminden 22 yıl sonraki büyük depremde (558), kubbenin doğu yönü bütünüyle çöktü ve önemli bir onarımdan sonra, 562'de bir kez daha tekrarlanan törenlerde yeniden açıldı.
   Ayasofya, bundan sonra da çeşitli nedenlerle birçok onarım gördü. Yapıya en büyük zarar, İstanbul'u yağmalayan (1206) Batı hıristiyanlarının Haçlı orduları tarafından verildi: Haçlılar, bütün kent gibi, bu anıtsal yapıyı  da yağmaladılar ve kilisedeki kutsal eşyaları sökerek, kırarak hayvanlarına süs yaptılar. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethedince (1453), 1206'dan beri harap ve bakımsız bırakılan Ayasofya'da ilk cuma namazını kıldı. Kilise büyük onarımlarla ve içinde yapılan küçük değişiklerle camiye dönüştürüldü ve Osmanlı İmparatorluğu süresince çok iyi bakım gördü.
   Cumhuriyet döneminde, Atatürk'ün isteğiyle Ayasofya, Bizans sanatını belirleyen bir müze haline getirildi (1935). Cami yapıldığında kapatılan mozaik ve duvar freskleri temizlenerek ortaya çıkarıldı. Yakın dönemde de, yeniden (1987-1988), Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan mahzenin duvar kalıntıları ortaya çıkarıldı.
   Ayasofya'da, güney galerisinin ardında 30 000 kitaplık bir kütüphane vardı. İznik çinileriyle süslü olan bu ek yapı, Osmanlılar döneminde yapılmış (1739-1742), ayrıca Türk mimarlığının en seçkin örneklerinden birini oluşturan bir şadırvan ile (1740), muvakkithane ve sıbyan okulu eklenmiştir.
   Ayasofya dikdörtgen biçiminde, kareye yakın planlıdır. Mihrapla birlikte boyu 80,9m, eni 70m'dir. Orta kesimde yükseklik 24,3m'dir. Dört büyük fil ayağına dayanan kubbenin çapı 33m'dir. Kubbenin yerden yüksekliği 55,6 m'yi bulur.
   Yapının bütün ağırlığını 107 sütun taşımaktadır. Bunların çoğu yeşil somaki mermerden, bir bölümü de vişne rengi Mısır porfirindendir. Alttaki sekiz yeşil somaki sütun, Efes artemis tapınağında getirtilmiştir. Geri kalan bütün mermerler, Marmara adalarındandır.
   Ayasofya genel görünümü, çizgilerindeki uyumu, orantılarıyla, kendinden sonraki bütün kubbeli yapıları etkilemiş olan gerçek bir mimarlık başyapıtıdır. Ayrıca iç süslemeleri, mozaikleri freskleriyle, insanlık tarihinin en büyük yapıtlarından birini oluşturur.

Ayakkabının Tarihi

aklindaki.blogspot.com
Ağaya giyilen giyim eşyası. İlk "ayakkabılar" ayağı korumak için tabana bağlanan ağaç kabuklarından, hayvan derisinden ya da saz saplarından oluşuyordu. Mısırlılar, palmiye ve papirus yapraklarını örerek sandaletler yapıyorlardı. Yunanlılar ve Romalılar tahta ya da deriden düz tavanlı ve bağcıklı sandaletler giyiyorlardı. Bu sandaletlerin yapılışında sağ ve sol ayak arasında bir fark gözetiliyor ve tabanlar ayağın kıvrımlarına göre kesilerek yapılıyordu. Romalılar yalınayak hemen hiç gezmezlerdi ve ayakkabının modelini önemserlerdi, çünkü bazı ayakkabılar giyenin toplumsal konumu gösterirdi.

   XIII. yy'da İngiltere'de modaya uyan erkekler, burunları uzun ve sivri ayakkabılar giyiyorlardı. Sivri uçlar sonradan öylesine abartıldı ki, ince zincirlerle dizlere tutturulmaya başlandı. sonunda bu tuhaf uzunluklar, bir yasayla düzenlendi: Krallık ailesinden olanların belli uzunlukta, sıradan insanların belli uzunlukta burunları olan ayakkabılar giymesine izin verildi. XV. yy'ın sonlarında bu moda sona erdi ve işlevsellik ön planda tutularak, tahta ayakkabıları yaygınlaştı. Elizabeth I döneminde kadınlar için daha dar ve yüksek topuklu ayakkabılar ortaya çıktı. Ayakkabılara fiyonk ve dantel gibi süsler yapıştırılmaya başlandı.
   XVIII. yy., Batı ülkelerinde Fransız etkisini başlattı. Kadınlar süslü, deri ya da ipek, yüksek ökçelere ayağın kemerinin altına yerleştirilmiş ayakkabılar giymeye başladılar. Fransız devriminden sonra klasik modaya dönüş oldu; düz ayakkabılar, sandaletler ve İngiliz tipi dayanıklı botlar giyilmeye başlandı.
   Eski Türkler, daha Orta Asya döneminde, deriden çizme ve çarıklar yapıyorlardı. Osmanlılarda ayakkabılar, Romalılar da olduğu gibi giyenin konumunu da gösterirlerdi: Çeşitli mesleklerden insanların ayakkabıları farklıydı.

16 Ağustos 2013 Cuma

Armstrong, Louis Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
ABD'li siyah trompetçi, şarkıcı ve orkestra şefi (New Orleans 1900-New York 1971). 13 yaşında, New orleansta Waifs topluluğunda çalmaya başlayan Louis Armstrong (takma adı Satchmo'dur), New Orleans ve Mississippi ırmaklarında çalışan gemilerde kornet çaldı.
   1922'de Şikago'daki King Oliver grubuna katıldığında ilk kez büyük bir dinleyici kitlesine ulaştı. 1923'te Oliver'la birlikte, siyah sanatçıların ilk yapıtlarından bazılarını plağa çaldı. 1925'te, Fletcher Henderson'un New York topluluğunda solo trompetçi olarak çaldıktan sonra Chicago'ya döndü ve kendi topluluğunu (Louis Armstrong Hot Five) kurarak, bu toplulukla plağa "Klasik Chicago Dixieland" diye adlandırılan parçaları çaldı.

  1932'de Armstrong başarılı Avrupa turlarının ilkini gerçekleştirip, radyo programlarıyla, oynadığı filmlerle ve televizyon filmleriyle, ününü dünyanın her yanına yaydı. Ayrıca, kendine özgü "şarkı sözleri yerine ritme uygun sesler çıkarmaya" dayanan üslubuyla, boğuk, kısık sesiyle şarkıcı olarak da en az trompetçiliği kadar ün yaptı

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Aşık Veysel Kimdir? Gerçek adı nedir? Yapıtları nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk halk şairi (Sivrialan, Şarkışla, Sivas 1894-ay.y. 1973). Bir çiftçinin oğlu olan Aşık Veysel (asıl adı Veysel Şatıroğlu'dur), yedi yaşındayken bir çiçek salgınında gözleri kör olunca, eline verilen sazla oyalanmaya çalıştı. İlk saz dersini Çamşıhlı Ali Ağa adlı birinden alıp, 1928'den sonra gezgin halk şairliğine balkayarak, Cumhuriyet'in onuncu yıldönümünde, üç ay yaya yürüyerek geldiği Ankara'da şiirlerini okudu (1933) ve ünü hızla yayuldı. O tarihten sonra Anadolu'nun birçok yerini gezip, büyük kentlerdeki aydınlarla ilişki kurdu; türkülerini ilk kez İstanbul radyosunda okudu. Ahmet Kutsi Tecer'in ilgisiyle şiirlerini yayınlayıp (1941-1944), önce Arifiye ve Hasanoğlan (1942-1944), sonra Eşkişehir Çifteler köy enstitülerinde halk türküsü öğretmenliği yaptı.


Çağımız halk şairlerinin en güçlülerinden sayılan Aşık Veysel, aşk, doğa, tasavvuf inançları, toplumsal gerçekler gibi çeşitli temaları halk şiiri geleneği içinde ustaca birleştirmiş, çağdaş kültürün verilerinden de yararlanarak, halk şiirinin dil, deyiş ve öz açısından zenginleşmesine katkıda bulunmuştur.

Yapıtları: Deyişler (1944), Sazımdan sesler (1949), Dostlar Beni Hatırlasın (bütün şiirleri, 1970)

6 Ağustos 2013 Salı

Karacaoğlan Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk halk şairi (XVII.yy.).Yaşamıyla ilgili bilgi bulunmayan Karacaoğlan'ın, kaynaklardaki bilgilerden ve şiirlerinden XVII. yy'da yaşadığı, Türkmen aşiretleri arasında yetiştiği, Çukurovalı olduğu, başta Anadolu, Osmanlı topraklarını dolaştığı, Rumeli'de bulunduğu, uzun süre yaşadığı sanılmaktadır. Tıpkı Yunus Emre gibi, mezarının bulunduğu yer konusundaki söylentilerde değişiktir.Sözlü Türk halk edebiyatında adına bağlanan ve XVI. yy. ile XX. yy. arasında oluşan "Karacanoğlan geleneği" içinde, gerçek yaşam öyküsünü saptayabilmek olanaksızdır.


Aşağı yukarı bütün cönklerde şiirlerine rastlanması, halk öykülerine girmesi, yaşadığı dönemde yalnız Anadolu Ve Rumeli'de değil, Azerbaycan ve Kırım'da da ün saldığını göstermektedir. Leh kökenli Ali Ufki'nin Mecmua-i Saz ü Söz (1648) adlı koleksiyonuna Karacaoğlan'ın iki türküsünü notalarıyla alması da, saray çevrelerinde de yapıtlarının çalınıp söylendiğini kanıtlamaktadır. Etkisi halk edebiyatını aşarak yazılı edebiyata da yansımış, Meşrutiyet, Cumhuriyet dönemlerinde halk şiirini örnek alan ya da halk geleneğini değerlendirmek Rıza Tevfik, Faruk Nafiz, Behçet kemal, Ahmet Kutsi,Cahit Külebi gibi şairleri etkilemiştir.


Karacaoğlan'ın şiirlerinde, divan ve tekke şiirinin etkisi görülmez. Aruzu hiç kullanmamış, hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde halkın konuştuğu dili işlemiş, daha çok koşma ve semai türlerini yeğlemiştir. Aşk, doğa sevgisi, gurbet temaları çevresinde yaşama, dünyaya bağlı bir şiir geliştirmiş, doğadan, çevresindeki canlı varlıklardan ve nesnelerden aldığı imgeler, benzetmelerle, Türk halk şiirinin günümüzde de eskimeyen en güzel örneklerini vermiştir.


Yaşamı ve şiirleri birçok araştırmaya, incelemeye konu aşan Karacaoğlan'ın 480 şiiri, Cahit Öztelli'nin Karacaoğlan, Bütün Şiirleri (1970) adlı yapıtında toplanmıştır.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Ali Şir Nevai'nin Hayatı

Aklindaki.blogspot.com
 Çağatay şairi (Herat 1441-ay.y. 1501). Kiçkine Bahşi ya da Kiçkine Bahadır adıyla anılan,Timuroğulları'nın hizmetinde bulunmuş Gıyasettin Kiçkine'nin oğlu olan Ali Şir Nevai, süt kardeşi Hüseyin Baykara'yla
birlikte öğrenim görüp, Horasan hükümdarı Ebülkasım Babur tarafından korundu. Ebülkasım'ın ölümünden sonra (1457) Ebu Sait Mirza'nın hizmetine girip, ilgi görmeyince Semerkand'a giderek öğrenimini
tamamladı. Hüseyin Bakara Herat'ı ele geçirerek sultan olunca (1469), mühürdarlığa getirilip, Divan beyliği (1472), Esterabad valiliği yaptı (1487-1488). Resmi görevlerini bırakıp, sultanın nedimi olarak, devlet yönetiminde etkinliğini sürdürdü.Irta Asya'bub ve yetiştiği yüzyılın en büyük sanatçılarından sayılan Ali Şir Nevai, sanatı, bilgisi, düşünceleri ve yapıtlarıyla, büyün Türk edebiyatını etkilemiş, yapıtlarında, Fars dilinin egemen olduğu bir çevrede Türk dilinin zenginliğini göstermeyi, Türklük bilincini geliştirmeyi amaç almıştır.

  

24 Ocak 2011 Pazartesi

Hellbinders altyazili film izle

Dedicated Sunucu

Hosting

Seo Danışmanlık Hizmeti

Seo

seo hizmeti

oto çıkma bmw çıkma opel çıkma hyundai çıkma çıkma parça nissan çıkma renault çıkma honda çıkma toyota çıkma mazda çıkma citroen çıkma pejo çıkma peugeot çıkma ford çıkma mercedes çıkma mersedes çıkma fiat çıkma dodge çıkma porsche çıkma volvo çıkma volkswagen çıkma man çıkma seat çıkma suzuki çıkma geely çıkma ferrari çıkma dacia çıkma kia çıkma Konu Başlığı: İşler Güçler Çalgı Çengi filminden hatırladığımız Ahmet Kural ve Murat Cemcir ikilisi şimdiler de işler güçler dizisiyle gündemi meşgul etmekteler. Aralarında Sadi'yi unutmamak gerek. işler güçler izle kendine gel demekle yetiniyorum. :) Modern muzip yalanlar sloganıyla hayatımıza giren işler güçler dizisi televizyon sektörüne girdiği ilk günde "izlenilesi" türk dizisi listersine giren dizi her geçen gün televizyon dünyasında büyük farklılıklar yaratmaya devam etmektedir. Ahmet Kural,Murat Cemcir , Sadi ve Salih abinin unutulmaz replikleri için işler güçler dizimize bekleriz.
Yapım:2009 – ABD
Tür:Aksiyon
Oyuncular:Ray Park,Gerald Okamura,Johnny Yong Bosch,Christian Stokes,Dan Southworth,Esteban Cueto,Hidetoshi ımura
Yönetmen:Mitch Gould,David Wald,Hiro Koda
Senaryo:Mitch Gould
Yapımcı:J.j. Perry,David Wald,Hiro Koda,Mitch Gould
Görüntü Yönetmeni:David Wald
Süre: 1 saat 27 dk
Konusu:Olağanüstü güçlere sahip olan bir takım insanın kötü ruhlara karşı mücadelesini anlatan güzel bir aksiyon filmi.Videoizletir.net iy iseyirler diler..








parça kontör kontör satış kontör bayilik parça kontör turkcell bayilik vodafone bayilik avea bayilik turkcell kontör vodafone kontör avea kontör kontür satış parça kontör Konu Başlığı: İşler Güçler Çalgı Çengi filminden hatırladığımız Ahmet Kural ve Murat Cemcir ikilisi şimdiler de işler güçler dizisiyle gündemi meşgul etmekteler. Aralarında Sadi'yi unutmamak gerek. işler güçler izle kendine gel demekle yetiniyorum. :) Modern muzip yalanlar sloganıyla hayatımıza giren işler güçler dizisi televizyon sektörüne girdiği ilk günde "izlenilesi" türk dizisi listersine giren dizi her geçen gün televizyon dünyasında büyük farklılıklar yaratmaya devam etmektedir. Ahmet Kural,Murat Cemcir , Sadi ve Salih abinin unutulmaz replikleri için işler güçler dizimize bekleriz.