19 Ağustos 2013 Pazartesi

Şeyhi Kimdir? Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Kütahya ?- ay.y. 1431 ?). Türkmen asıllı olduğu sanılan, Germiyanoğlu sarayına yakın bir ailenin çocuğu olan Şeyhi (asıl adı Yusuf Sinan'dır), Kütahya'da medrese öğrenimi gördükten sonra, İran'a giderek tasavvuf, tıp okudu. Dönüşünde Ankara'da Hacı Bayram'a bağlanıp, Germiyanoğlu beyi Yakup II'nin hekimliğine getirildi. Karaman seferi sırasında hastalanan Mehmet I'i tedavi edip (1415), özel Tokuzlu köyü kendisine tımar olarak verildi.
   Tasavvuf kültürü ile klasik İran şiirinin ortak özelliklerini ustaca birleştirerek divan edebiyatının gelişmesine katkıda bulunan Şeyhi, dili, imgeleri ve canlı betimlemeleriyle, çağının en büyük şairlerinden sayılmaktadır. Tokuzlu köyüne giderken tımarın eski sahiplerinin kendisine saldırmaları üstüne yazdığı, semiz bir öküzün boynuzlarına imrenen eşeğin başına gelenleri anlattığı Harname (1971'de basılmıştır.) adılı mesnevisi, gerek öykülemedki başarısıyla, gerek toplumsal yaşayış biçimini alaycı bir dille eleştiren içeriğiyle, Türk hiciv edebiyatının önemli yapıtlarındandır. Husrev ü Şirin (bilinen basımı 1963) adlı mesnevisi de benzerlerinin en iyisi sayılmaktadır. Attar'ın Habname'sini çevirdiği ve Neyname adlı bir mesnevisi daha bulunduğu bildirilmişse de, ele geçirilememiştir.
   Divan (tıpkıbasımı 1942'de Ali Nihat Tarlan tarafından yapılmıştır. Şeyhi Divanını Tetkik (1964'te basıldı).

Fuzuli Kimdir? Yapıtları Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Kerbela ya da Hille ?-Irak 1556). Yaşamı konusunda çok az bilgi bulunan Fuzuli'nin (asıl adı Mehmet'tir), Süleyman adlı bir Türkün oğlu olduğu bilinir.Kanuni Sultan Süleyman Bağdat'ı alınca Geldi bur-i evliyaya Padişah-ı namdar (991) tarihini taşıyan dizenin bulunduğu kasideyi padişaha sunduğu ve günde 9 akçalık bir gelir bağlandığı, ama evkaf dairesindeki yolsuzluklar nedeniyle bu parayı da alamayarak, Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi'ye ünlü Şikayetname'yi yazdığı da bilinmektedir. Orduyla birlikte Bağdat fethine katılan Hayali, Taşlıcalı Yahya gibi o dönemin nlü şairleriyle tanışıp, dostluk kurduğu, Hille, Kerbela ve Bağdat çevresinde sıkıntılarla ve geçim zorluklarıyla dolu bir yaşam sürdüğü, "Diyar-ı Rumu gözet terk-i hak-i Bağdat et" demesine karşın Irak bölgesinden ayrılamadığı kendisinin verdiği bilgilerden anlaşılmaktadır.
   Aşkının çeşidi ne olursa olsun, Fuzuli'nin şiirleriyle yarattığı dünya, hatta ünlü Leyla ve Mecnun mesnevisi, biraz da kendi öyküsüdür. Şiiri duygusal planda nasıl Mecnun ile Kerbela şehidi Hüseyin'e bağlanırsa, düşünce açısından da tasavvufla beslenir. Sıkıntı, acı, ayrılık, tokgözlülük, yoksulluk, gözyaşı, döğünme-ama bununla birlikte dünya nimetlerinden sıyrılma-düşüncesi şiirinin özünü oluşturur. Sarayda değil, toplumsal kargaşanın sürüp gittiği, iktisadi bir çöküntünün egemen olduğu Irak'ta yaşamış olması, mersiyelerindeki acı ve yakınmayı açıklayabilir. Ben sözcüğünün neredeyse  her beyitte karşımıza çıkması bireysel bir tavra büründüğünü göstermez. Tersine, Fuzuli'nin ben'i, ortak bir kaderin yansıdığı toplum psikolojisinin bileşkesidir. Şiirlerinde kendi perişanlığını yansıtmış olsa da, yüzyıllar ötesinden günümüze seslenebilmesi, genel anlamda insanı yanından yakaladığını gösterir.
   Başlıca Yapıtları(Eserleri): Türkçe Divan (1851, Abdülbaki Gölpınarlı tarafından 1961'de yayınlandı), Farsça Divan (Hasibe Mazıoğlu tarafından 1962'de yayınlandı), Arapça Divan (yazma nüshası Petersburg'dadır), Leyla ve Mecnun (mesnevi, N.H. Onan tarafından 1956'da yayınlandı., Hadikat üs-Süeda (Kerbela olayını konu alan ve manzum parçalar eklenmiş düzyazı yapı, 1869), Beng ü Bade (500 beyitlik Farsça mesnevi. Esrar ile şarap arasındaki tartışmayı konu alan bu simgesel yapıtın birçok yorumu yapılmış, bilimsel basımı Kemal Edip Kürkçüoğlu tarafından 1936'da gerçekleştirilmiştir), Heft Cam (Sakiname adıyla tanınır. Yedi bölümlük bu yapıtın her bölümünde, şair, bir müzik aracıyla tartışır), Hüsn ü Aşk (Sıhhat ve Maraz adıyla da bilinir. Bu Farsça düzyazı yapıtı, ilk kez 1856'da çevrilmiştir), Şikayetname, Tercüme-i Hadis-i Erbain (manzum 40 hadis çevirisi), Enis ül-Kalb (Farsça kaside; Farsça metin ve Türkçe çevirisiyle birlikte 1944'te basıldı), Türkçe Mektupları (Abdülkadir Karahan tarafından 1948'de yayınlandı).

Kabızlık Nedir?

aklindaki.blogspot.com
Bağırsakların zor ya da seyrek boşalması. Dışkının kalınbağırsakta ve göden bağırsağında tutulması, çok fazla suyun emilmesine, bu yüzden de dışkının kuruyup sertleşmesine neden olarak, dışkılamayı güçleştirir. Bağırsaklar dışkıyla sürekli daha çok doldukça, bağırsak kasları gerginlerini yitirirler ve kabızlık süregenleşir (bu durum basura yol açabilir).


Kabızlık, ayrıca, bağırsakların bir ur nedeniyle ya da yapısal bir biçimde bozukluğuyla tıkanması gibi, başka bir rahatsızlığın belirtisi olabilir. Bunlar dışında daha başka birçok neden, bağırsak kaslarının normal itici işlevlerini yitirmelerine yol açabilir. Ayrıca, dışkı kitlesinin oluşması için gerekli bitkisel liften yoksun bir beslenme rejimi ve dışkılamayı sık sık geciktirmek de, kabızlığa neden olabilir. Bununla birlikte, dışkılamanın her gün, düzenli zamanlarda ve büyük miktarda olması gerektiği yolundaki inanç yanlıştır.

Kan Basıncı Nedir? Nasıl Yükselir?

aklindaki.blogspot.com
Dolaşım sistemi atardamarları içindeki kanın basıncı. Kan basıncı, kanın kalpten pompalanmasına, atardamarcıkların direncine ve atardamar çeperlerinin esnekliğine bağlıdır.
   Kan basıncı (ya da tansiyon), yerleşmiş uygulamaya göre, önce kasılma basıncı (sistolik basınç), sonra gevşeme basıncı (diyastolik basınç) olarak yazılır. Kasılma basıncı, kalbin kasılması sırasında oluşan en büyük kan basıncıdır (büyük tansiyon); gevşeme basıncı, kalbin gevşeme ya da dinlenme durumunda ölçülen en düşük basınçtır (küçük tansiyon).
   Normal kan basıncı, hayvan türleri arasında, bir türün kendi içinde ve bireyden bireye göre büyük ölçüde değişir. Erişkin bir genç insanın dinlenme durumunda kol atardamarındaki ortalama basınç, 120/80 mm cıvadır (Hg). Zürafada, beyne kanın gönderilebilmesi için 260 mm Hg kadar yüksek kasılma basınçları gerekir.
   İnsanlarda normal ve yüksek kan basıncı düzeylerini neyin oluşturduğu çeşitli tartışmalara konu olmuştur. 50 yaşın altındaki erişkinlerde, 150-90 mm Hg, üst normal sınır sayılır. Kan basıncı normal olarak yaşla artar; bunun nedeni genellikle atardamarların esnekliklerinin azalmasıdır. Fiziksel etkinlik ve duygusal stres, kan basıncını yeçici olarak yükseltebilir.

Kalp Pili Nedir? Kim Bulmuştur?

aklindaki.blogspot.com
Kalp kasında ritimli kalp atımlarını başlatan doku düğümünün gerektiği gibi çalışmaması durumunda bedene yerleştirilen küçük aygıt. 1988' de ABD'de Wilson Greatbatch'in bulduğu kalp pili (pacemaker), ince bir pilin çalıştırdığı yassı, plastik bir disktir. Ameliyatla bedene, genellikle deri altı yağ tabakasına yerleştirilip, tellerle kalbe bağlanır. Kalbin çalışmasını düzenleyen ritimli elektrik akımları gönderir. Yakın dönemde geliştirilerek, beden sıcaklığındaki değişmelere duyarlı çeşitleri yapışmıştır.

Kan Bankası Nedir? Ne İçin Yapılır?

aklindaki.blogspot.com
Kanın toplandığı, depo edildiği ve daha sonra kan aktarımlarında kullanılmak için işlemden geçirildiği kurum. Kan aktarımlarının daha XIX. yy'ın başlarında uygulanmasına karşılık, kan bankaları ancak, kanı pıhtılaşmadan koruma, soğutma ve mikroptan arındırılmış koşullar altında depolama sorunlarının çözüm yolları bulunduktan sonra kurulabildi (ilki Ocak 1937'de ABD'de).

   Bütün kan alımlarından önce, kan vermenin gerek vericiler için (kan yitimi nedeniyle), gerek alıcılar için(hastalık bulaşması tehlikesi
nedeniyle), zararlı olmamasını güven altına almak amacıyla, vericilerin taramadan geçirilmesi gerekir. En çok kan verme sıklığı (yılda beş kez ya da sekiz haftada bir, 480 ml'lik ünite) bedenin, verilen kanın alyuvarlarıyla birlikte yitirilen demiri yenileme yeteneğine bağlıdır. Toplanan kan, test örnekleriyle birlikte, mikroptan arındırılmış torbalarda korunur. Bu torbalar, kanın pıhtılaşmasını içeren bir madde ile 1 °C-6 °C'lık sıcaklıklarda denetimli soğutma altında beş hafta süreytile depolanmasına olanak veren besleyici bir çözelti içerir. Bazı durumlarda, kan borusu öbür torbalara içten bağlı olan, böylece kanın bileşimindeki maddelerin bulaşma tehlikesi olmadan hazırlanabildiği bir torbada toplanır.
   Kan bankasında, kanın tipinin, AB0 grupları, Rh etmenleri, vb. bakımından belirlenmesi gerekir. Verilen bütün kan ünitelerinin, alıcıya bulaşma olasılığı taşıyan AİDS ve bazı karaciğer iltihabı biçimleri gibi enfeksiyon hastalıkları antikorları bakımından testten geçirilmiş olması gerekir.
   Birçok kan ünitesi, kan bankaları tarafından kan ünitesini oluşturan birimlere ayrılır; en çok kullanılan kan ürünleri alyuvar, trombosit konsantreleri, plazma ve etmen VIII içeren doldurulmuş-kurutulmuş plazma özütü paketleri olarak hazırlanır.
   Kansızlığın düzeltilmesi için paketlenmiş alyuvarların kullanılması, hastalara gereksiz yere plazma verilmesini önler; böylece kan aktarımlarının etkililik ve güvenliğini artırır. Trombositleri eksik, dolayısıyla da kanama eğilimi olan hastalar için, trombosit aktarımları gereklidir. Çoğunlukla dondurulmuş taze plazma biçimindeki plazma aktarımları, plazma pıhtılaştırıcı etmen eksikliklerini düzeltmekte çok büyük yarar sağlarken etmen VIII içeren paketler, A tipi kanama hastalıklı kişilerin tedavisinde önemli yer tutar.
   Alışılmış kan alımlarının yanı sıra, birçok kan bankası, plazma ve bazı kan ürünlerini, "plazmaferez" adı verilen bir işlemle toplar. Bu yöntemde, toplanan kanın alyuvarları, plazma ayrıldıktan sonra hastaya geri verilir. Vericinin alyuvar hacmi korunduğu ve plazma da alyuvarlardan daha hızlı bir biçimde yeniden yapıldığı için, plazmaferez, tam kan alınmasından oldukça daha sık uygulanabilir.
   Kan bankaları aynı zamanda ameliyat olacak hastalara ameliyat sonrası vermek için hastanın kendisinden alınan kanı da toplarlar. Bu işlem, kan aktarımıyla hastalık bulaşması tehlikesini azaltmasının yanı sıra, ender kan gruplarında hastaları, aynı gruptan kan bulunamaması olasılığından da korur.

Kalp Krizi Nedenleri, Belirtileri

aklindaki.blogspot.com
Kalbe kan geliminde bir eksiklik ya da belirgin bir yokluk sonucu, kalbin sol karıncığının bir bölümünün ölmesi. Kalp krizi (kalp kası enfarktüsü ya da kalp enfarktüsü; halk arasında kısaca "enfarktüs" diye de belirtilir) geçirenlerin yarıdan çoğu, hastaneye kaldırılamadan apansızın ölmekte, bu ölümler, ritim bozukluğu sonucu kalbin pompalama eyleminin apansızın etkisizleşmesine bağlanmaktadır. Kalbe yetersiz kan gelmesinin başlıca nedeni, kalp atardamarlarının damar sertliği sonucu tıkanmasıdır. Öbür nedenler arasında kalp toplardamarlarının tıkanması, amboliler ve spazmlar sayılabilir.
   Kalp krizi belirtileri, şiddetli ve uzun göğüs sıkışması ve ağrısı (çenelere ve kollara da yayılabilir), soluk alamama, düzensiz nabız, solukluk ve soğuk terlemedir. Hastanın kurtarılması bakımından acil bakım son derece önemli olabilir; acil kalp-akciğer canlandırması uygulamak da bazı hastaları apansız ölümden kurtarabilir. Hastane bakımı, hastanın fizyolojik durumunun izlenmesini ve ağrıyı denetim altına alıp, kalp ritminin ve kan basıncının kararlı durumda kalmasını sağlayan ilaçların kullanılmasını içerir. Acil-bakım alanındaki son gelişmeler arasında pıhtı çözücü (trombolitik) ilaçlar ve balonlu sondalarla kalp atardamarlarının genişletilmesi sayılabilir.