29 Ağustos 2014 Cuma

Genleşme Nedir Nasıl Olur Hakkında Bilgi

Sıcaklığı artırılan bir cismin uzunluk ya da hacminin değişmesi.
   Billur halinde olsun ya da olmasın katiları, sıvıları ya da gazları oluşturan tanecikler, ortalama konumları çevresinde sürekli çalkalanma halindedirler. Bu cisimlerden birine ısı biçiminde enerji verilirse, bu enerji kinetik enerjiye dönüşür; dolayısıyla, kinetik enerjisi artan tanecikler, daha şiddetle çalkalanır ve daha geniş alana yayılmaya çalışırlar; yani sıcaklığı yükselen cisim, aynı zamanda genleşir. Mutlak sıfırda (-273,15 °C), bütün tanecikler hareketsizdir.

   Yavaş yavaş ısıtılan bir katı, ısıl çalkalanma yüzünden bazı molekül bağları kopana kadar genleşir; sonra cisim erir. Böylece ortaya çıkan sıvının yüzeyinden, bir bölüm tanecik (az ya da çok ayrışmış moleküller) ayrılır; yani, sıvıdan ayrılan tanecik sayısı buhardaki ısıl çalkalanma nedeniyle sıvıya dönen tanecik sayısına eşit olana kadar, buharlaşma sürer. Sonunda, doymuş sıvı-buhar dengesi kurulur. Buhar çevre atmosferine yayılabilirse, sıvı bütünüyle buharlaşır; ayrıca, sıcaklık yükseldikçe buharlaşma da hızlanır.

   Bir katının boyu, sıcaklığı 1 °C yükseldiğinde, değerinin milyonda birkaçı kadar uzar. Bu genleşme, birçok uygulama alanında önemli yer tutar. Sözgelimi demiryollarında, genleşme olaylarını karşılamak için raylar aralıklı döşenir. Buhar ileten boru şebekelerinde, yer yer, genleşmeye olanak veren parçalar yerleştirilir ve genleşme durumunda borular, destek bilezikleri içinde kayar.

   Sıvılar genellikle, katilardan yüz kez daha çok genleşir. Bir genleşmenin en önemli uygulaması, sıvılı ısıölçerlerde görülür. Kalorifer donanımında, genleşme kapları, radyatör ve borulardaki suyun serbestçe genleşmesine olanak verir. Su, öbür sıvılara oranla az da olsa farklıdır; 0 °C ile 4 °C arasında büzülür; 4 °C'tan sonraysa genleşir. Bu değişiklikler, çok küçük boyutlarda ortaya çıkar. 0 °C'ta 1 litre olan suyun hacmi, 4 °C'a çıktığında ancak 0,125 cm3 kadar azalır.

   Sıkıştırılabilmeleri nedeniyle gazların genleşmeleri, ancak değişmez basınç altında incelenir. Bu incelemeden ilgi çekici sonuçlar çıkar: Bütün gazlar aynı biçimde genleşir; sıcaklıkları 1 °C artarsa, hacimleri 1/273 oranında büyür.
Yaz aylarında rayların genleşmesi

28 Ağustos 2014 Perşembe

Edip Harabı Kimdir Asıl İsmi Nedir

   Türk bektaşi şairi (İstanbul 1853-Öİ. 1915-1916). Yaşa­mı konusunda ayrıntılı bilgi bulunmayan Edip Hara- bi'nin (asıl adı Ahmet Edip'tir) şiirlerinden, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba'ya genç yaşında bağlandığı, Bahriye kâtipliği yaptığı anlaşılmaktadır.
Kendi el yazısıyla altıyüz sayfalık bir Divan (basılma- mıştır) düzenleyen Edip Harabi, yalnız nefesler, kalen- deriler yazmakla kalmamış, divan şiirinin bütün biçim­lerini de denemiştir. Bununla birlikte, şiirlerinin belli bir düzeyin üstünde olduğu söylenemez.
Edip Harabı'nın resmi

Atabetül Hakayık'ın yazarı kimdir? Edip Ahmet Yükneki

   Türk şairi (XII. yy.). Yaşamı konusunda bilgi bulunma­yan Edip Ahmet Yükneki'nin Atabet ül-Hakayık adlı ya­pıtının sonuna başkaları tarafından eklenen parçalarda Yüknekli olduğu, Mahmut Yükneki adlı birinin oğlu ol­duğu belirtilmektedir (Yüknek kentinin bulunduğu yer de kesin olarak belirlenememiştir). Günümüze kalan tek yapıtı Atabet ül-Hakayık (Hakikatlerin Eşiği), 256 beyitlik bir ahlâk kitabıdır. Kâşgar diliyle yazılan, özel­likle Türk dili tarihi açısından büyük önem taşıyan yapı­tın bilimsel basımı, Prof. Reşit Rahmeti Arat tarafından yapılmıştır (1951).
Edip Ahmet Yükneki Temsil Eden Resim

Hasan Ali Ediz Kimdir Kısaca Hayatı Yaptığı Şeyler

   Türk yazarı ve çevirmeni (Priboy, Sırbistan-Avusturya sınırı 1905-İstanbul 1972). Tıp fakültesi sınavlarını kaza­narak Askerî Tıbbiye'ye giren (1920) Haşan Ali Ediz, Aydınlık dergisi sorumlularıyla birlikte tutuklanınca (1923), fakülteden çıkarıldı. Takrir-i Sükûn Kanunu İs­tanbul'da yürürlüğe girmediği için dava düşünce, Mos­kova'ya giderek iktisat ve toplumbilim öğrenimi gördü (1924-1929). Yurda dönüşünden sonra, Son Posta (1937), Tan, Haber gazetelerine yazılar yazarak, çeviri­ler yaparak yazı yaşamına atıldı.
Edebiyat konularında, özellikle de Rus edebiyatı ko­nusunda incelemeler yayınlamış, sürekli tiyatro eleştiri­leri yazmış olan Haşan Ali Ediz, özellikle çevirileriyle ünlüdür. Puşkin, Gogol, Dostoyevskiy, Turgenyev, Tolstoy, Çehov,Gorki gibi klasikleşmiş, İlya Ehrenburg, Cengiz Aytmatov gibi çağdaş Rus yazarlarının yapıtları­nı Türkçe'ye kazandırmış, adına 1961-1970 arasında Haşan Ali Ediz çeviri ödülü verilmiştir.

Edirne'nin Fethi Başkent Edirne Hakkında Bilgi

   Balkanlardaki başlıca kentlerden Edirne'deki Bizans garnizonu XIV. yy. başlarında iyice zayıflamış ve kent halkıyla ilişkileri bozulmuş, 1345'te kentte patlak veren ayaklanma, savunma gücünü önemli ölçüde zayıflat­mıştı. Murat l'in Edirne yolu üstündeki Çorlu ve Lüle­burgaz'ı Evrenos Bey'in Malkara, Keşan ve İpsala'yı, Hacı İlbey'in de Dedeağaç limanını ve Dimetoka'vı ele geçirmelerinden sonra Edirne'yle arasında engel kal­mayan Osmanlı ordusu, Babaeski-Pınarhisar arasındaki Sazlıdere'de karşılaştığı Bizans ordusunu yenerek, Temmuz 1362'de Edirne'ye girdi. Bir süre Edirne'de kalan Murat I, Lala Şahin Paşa'yı Rumeli beylerbeyliği­ne atayıp Edirne'de bırakarak, Dimetoka'ya gitti. O ta­rihten sonra gün geçtikçe büyüyen Edirne, İstanbul'un fethine kadar, Osmanlıların Rumeli'deki başkenti oldu.
Edirne'nin Fethi'ni Anlatan Minyatür/Resim

Thomas Edison'un İcatları, Labatuvarı, Hayatı

   ABD'li mucit (Milan, Ohio 1847-West Orange 1931). Hollanda göçmeni bir ailenin oğlu olan Thomas Alva Edison, 12 yaşında ekmek parasını kazanmak zorunda kalarak, Port-Huron-Detroit demir yolu hattında çalı­şan trenlerde gazete sattı. Çok geçmeden, yük vagon­larından birine kolla çalışan bir baskı makinesi yerleşti­rerek, kendi yazdığı gazeteleri basmaya başladı. Ayrıca çok okuyor, vagonunda kimya deneyleri yapıyordu; ama deneylerinden biri sırasında yangın çıkmasına yolaçınca (1861), kulakları sağır oluncaya kadar dövül­dükten sonra işinden kovuldu. Bir süre sonra aynı de­miryolu şirketinde telgrafçılık yapıp, 1864'te ilk büyük buluşunu gerçekleştirdi: Aynı hatta karşıt yönlü iki tel­graf göndermeyi sağlayan sistem. 1868'de Boston'a gi­derek ilk laboratuvarını kurdu.
Thomas Edison ampulü bulduktan sonraki resmi

   Borsa kurlarını otomatik olarak kaydeden bir makine bularak sattı ve yılda 600 dolarlık bir gelir sağladı. Fonograftan (1877) elektrik ampulüne, elektrik dinamolarına (1879) mikrofona ka­dar çok çeşitli alanlarda 1500'e yakın berat aldı. 1883'te Edison etkisini (molekül boşluğunda ısıtılmış bir telin elektron yayması olayı) buldu; ama adını taşımasına karşılık, bu etkiyi inceleyen ve diyot lambasını bulan J.F. Fleming oldu. Ayrıca çeşitli şirketler kurdu ve bu şir­ketlerin birleşerek rakip şirketleri de satın almasıyla Ge­neral Electric Company ortaya çıktı.

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Akdeniz Bölgesindeki Akarsular Göller Ulaşımı

Akdeniz Bölgesindeki İller
   Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden, Akdeniz'e kom­şu olanı. Adını komşu olduğu denizden aldığı gibi, özel­liklerini de bu komşuluktan alır.
   Akdeniz Bölgesi genişliği 120-180 km arasında deği­şen bir şerit halinde, batıda Marmaris-Köyceğiz arasın­dan başlayarak doğuda Hatay ilimizin bitim noktası olan Basit burnu yakınına kadar uzanır. Bölge, Marma­ris'in doğusundan başlayıp, Sultan dağlarının kuzey ucuna kadar uzanan güneybatı-kuzeydoğu doğrultulu bir çizgiyle Ege Bölgesi'nden ayrılır. Bu sınırın batısında kalan ve dağ kütleleri arasında yer alan ovalar, sularını Ege denizine boşaltırlar; oysa doğusunda, yani Akdeniz Bölgesi'nde kalan ovaların, genellikle, yüzeyden dışarı­ya akışları olmadığı gibi, bazılarının içinde göller de yer alır.
Akdeniz Bölgesi'nin kuzey sınırı geniş büklümlü bir yay biçimindedir ve bölgeyi İç Anadolu'dan ayırır. Bu sınır, Konya havzasının güney kenarından geçirildiği için, bütün Batı Toroslar ve Orta Toroslar, Akdeniz Böl­gesi içinde kalır.

   Bölge, kuzeydoğuda Doğu Anadolu Bölgesi'yle komşudur. Bu kesimdeki sınır çizgisinin kuzeyinde ka­lan alanlarda, Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının başlıca kolları düzlükler içinde, az derin vadilerde akarken, Ak­deniz Bölgesi kesiminde dar boğazlara girerler. Aynı zamanda sınır çizgisinin güneyinde, yani Akdeniz Böl­gesi tarafında, yağışlar daha bol, orman örtüsü de daha gürdür.
   Doğuda bölgeyi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden ayıran sınır, Gaziantep yaylasının batı kenarında, bu yaylayı Kahramanmaraş - Antakya çukurundan ayıran tepelik kenara dayanarak, hem iklim, hem de yüzey şe­killeri bakımından farklı iki alanı birbirinden ayırır.
   Akdeniz Bölgesi, dağların fazla yer tuttuğu bir bölge­dir. Bölgenin ana çizgilerini oluşturan engebeler, Toros dağları adı verilen sistem içinde yer alır. Bu sistem Ana­dolu'ya göre biri dış, öteki iç sırayı oluşturan iki takım halindedir. Dış sıralara giren dağ öğeleri Kıbrıs adasın­daki dağlarla ve Hatay'da Amanos dağları ve Akra dağ­larıyla ortaya çıkar. Toroslar'ın iç sıraları, Akdeniz böl­gesi içindeki Batı Toroslar ve Orta Toroslar diye iki gru­ba ayrılabilir (üçüncü bir grup da, Akdeniz Bölgesi dı­şında, Doğu Anadolu'nun ortasındaki Doğu Toros- lar'dır).
   Batı Toroslar, Antalya körfezinin iki yanında yerjalan ve kuzeydeki Göller yöresine doğru birbirinden uzak­laşarak biri batıda Teke ve Güney Menteşe yörelerine uzanan, öteki güneydoğuda İçel yöresine doğru yöne­len iki demet halindedir. Demetlerin bu doğu kanadı, kuzeyde Sultan dağları, güneyde Geyik dağı gibi sırala­ra ayrılır.
   Silifke yakınlarında denize dökülen Göksu çığırının iki yanında genişleyen Taşeli yaylası, Batı Toroslar'ı Ornos dağlarının yüksek kesimlerinde, bölgenin başka ta­raflarında görülmeyen kayın ağacına raslanır. Bölgenin alçak ovalarında görülen doğal bitki örtüsünü, yazın ku­ruyan otsu bitkiler oluşturur.
AKARSU VE GÖLLER
   Sularını Akdeniz'e gönderen havzanın sınırı, Akdeniz Bölgesi'nin coğrafi sınırlarına|uymaz.Bu bölgede suları­nı denizlere göndermeyen kapalı havzalar da vardır. Bunlardan bazıları, görünüşte kapalı havza durumunda oldukları, yani dışarıya akışsız gibi göründükleri halde, sularını yeraltı çığırlarıyla Akdeniz'e gönderirler. Göller yöresi ile Teke yöresindeki bazı kalkerli alanlar böyle- dir. Bütünüyle denize akışsız kesimlerde vardır: Beyşe­hir gölünün sularını Konya ovasının batı kesimine bo­şaltan Çarşamba suyu havzası gibi kapalı havzalar bir yana bırakılırsa, bölgenin Akdeniz'e dökülen başlıca akarsuları batıdan doğuya doğru, şöyle sıralanabilir: Dalamançayı; Kocaçay; Alakır suyu; Aksu; Köprü su­yu; Manavgat çayı; Göksu; Tarsus çayı; Seyhan ve Cey­han ırmakları; yalnızca aşağı çığırı Türkiye sınırları için­de bulunan Asi ırmağı.
   Akdeniz Bölgesi akarsularının dikkat çeken bir özel­liği de, çoğunun dağ suyu niteliğinde olmasıdır: Aşağı yukarı tümünün yatak eğimleri fazla, akışları hızlı, çakıl, çamur ve kum taşıma güçleri büyüktür. Yüksek dağlar­dan inen akarsuların kabarma mevsimi, kış aylarından çok, karların eridiği ilkbahara rastlar. Ötekilerde kış ka­barması ile yaz alçalması başlıca özelliktir. Yalnız, ki­reçli (kalkerli) yapının egemen olduğu kesimlerde akar­sular, büyük yeraltı kaynaklarından beslendikleri için, yaz aylarındaki su çekilmesi bir dereceye kadar engel­lenir. Manavgat çayı bunun en güzel örneğidir.
   Akdeniz Bölgesi'nde çok sayıda göl bulunmasına karşılık, bunların bölgeye dağılışı düzenli değildir. Başlı­ca göllere bölgenin batısında, Göller yöresinde raslanır. Bunların en önemlileri, çöküntü çukurlarının tabanında
yer alan tektonik kökenli göllerdir. Göller yöresindeki dört büyük gölden ikisi (Burdur gölü ile Acıgöl) dışarıya akışsızdır ve suları tuzludur; doğudaki Eğirdir ve Beyşe­hir göllerininse, dışarıya akışı olduğu için suları tatlıdır. Torosların yüksek kesimlerinde bazı buzul sirk gölleri­ne, bölgenin kalkerli kesimlerinde "karst" tipi göllere, bazı kıyı kesimlerinde kıyı göllerine rastlanır. Bunlardan başka, değişik bir tip olarak, İsparta yakınında küçük bir krater gölü de vardır (İsparta Gölcük'ü).
EKONOMİ
   Akdeniz Bölgesi'nin temel gelir kaynağı tarımdır. Bölge topraklarının % 24'ü ekili dikili alanlar, % 4,5'u nadas toprakları, % 21,5'u orman alanları, % 27'si çayır ve ot­laklar, % 23'ü de ürün getirmeyen topraklardan oluşur. Akdeniz Bölgesi'nin kıyı kesiminde, son yıllarda sanayi bitkileri ekimine geniş yer verildiği halde, tahıl tarımının hâlâ büyük bir önem taşıdığı görülür. Nitekim Akdeniz Bölgesi'ndeki jekili alanların % 64,5'u tahıl tarlalarıyla kaplıdır.
   Tahıl ürünleri arasında, bölgenin bütün illerinde buğ­day başta gelir; onu arpa izlere, bölgede eski bir geçmi­şi olan pirinç tarımındaysa, üretici illerin (Adana, Kahra­manmaraş, İçel, Hatay ve Antalya) üretim tutarına gö­re, sıra yıldan yıla değişikliklere uğrar. Sanayi bitkilerin­den pamuk, bölgenin başlıca gelir kaynağıdır. Bölgenin pamuk üretimi Türkiye üretiminin üçte ikisi kadardır: Başta Adana ili gelir; onu oldukça geriden Antalya, İçel ve Hatay illeri izler. Tütün, Hatay ilinde ve Göller yöre­sinin bazı kesimlerinde ekilir.
Akdeniz Bölgesi'nde meyve ve taze sebze yetiştiri­len dikili alanlar geniş yertutar. Turfandacılık, son yıllar­da ulaşım olanaklarının artmasıyla ilgili olarak gelişmiş ve alanı genişlemiştir. Meyvecilikte ilk sırayı turunçgiller alır. Türkiye'nin turunçgiller üretiminin beşte dördün­den çoğunu Akdeniz bölgesi verir. Muz ise yalnızca bu bölgemize özgü bir meyve türüdür. En yoğun yetişme alanı, doğuda Erdemli ile batıda Alara çayı arasında ka­lan kıyı kesimidir.
   Hayvancılık bakımından Akdeniz bölgesinin en ilgi çekici özelliği, keçi sayısının koyun sayısından fazla ol­masıdır.
   Bölgenin yeraltı gelir kaynakları arasında en önemli­leri Fethiye dolayında çıkarılan krom ile Seydişehir do­laylarındaki boksit yataklarıdır. Yeraltı gelir kaynakları­nın en umut verici olanı, Adana kuzeyindeki Bulgur da­ğında yakın dönemde bulunan petroldür.
   Akdeniz Bölgesi'nin en hızlı sanayileşen kesimi Çu­kurova'dır. Burası aynı zamanda Türkiye'nin de başlıca sanayi alanları arasındadır. Akdeniz Bölgesi'nin baş­lıca sanayi tesisleri arasında, Adana'daki çeşitli sanayi kollarının dışında, Mersin petrol rafinerisi (ATAŞ), İs­kenderun süperfosfat ve demir-çelik fabrikası, Antal­ya'daki ferro-krom fabrikası ve Seydişehir alüminyum tesisleri sayılabilir.
ULAŞIM
   İskenderun ve Mersin limanları Türkiye'nin dış ticare­tinde önemli yer tutan iki limandır. Bir zamanlar bölge­de en önemli ulaşım yolu olan demiryolu, önceleri Adana- Mersin arasında yapılmıştı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Haydarpaşa-Bağdat demiryolu da Akde- niz Bölgesi'nden geçirildi ve Toprakkale - İskenderun şube hattı buna eklendi. Cumhuriyet döneminde, Fev- zipaşa-Malatya hattı ile Kahramanmaraş ve Gaziantep'e ayrılan hatlar yapıldı. 1950 yıllarından sonra hız kazanan karayolu ulaşımı, demiryollarını geri plana itti. Akdeniz Bölgesi'nde hava ulaşımı olanağı yalnızca Ada­na ve Antalya kentleri için söz konusudur.