![]() |
Edirne'nin Fethi'ni Anlatan Minyatür/Resim |
28 Ağustos 2014 Perşembe
Edirne'nin Fethi Başkent Edirne Hakkında Bilgi
Balkanlardaki başlıca kentlerden Edirne'deki Bizans garnizonu XIV. yy. başlarında iyice zayıflamış ve kent halkıyla ilişkileri bozulmuş, 1345'te kentte patlak veren ayaklanma, savunma gücünü önemli ölçüde zayıflatmıştı. Murat l'in Edirne yolu üstündeki Çorlu ve Lüleburgaz'ı Evrenos Bey'in Malkara, Keşan ve İpsala'yı, Hacı İlbey'in de Dedeağaç limanını ve Dimetoka'vı ele geçirmelerinden sonra Edirne'yle arasında engel kalmayan Osmanlı ordusu, Babaeski-Pınarhisar arasındaki Sazlıdere'de karşılaştığı Bizans ordusunu yenerek, Temmuz 1362'de Edirne'ye girdi. Bir süre Edirne'de kalan Murat I, Lala Şahin Paşa'yı Rumeli beylerbeyliğine atayıp Edirne'de bırakarak, Dimetoka'ya gitti. O tarihten sonra gün geçtikçe büyüyen Edirne, İstanbul'un fethine kadar, Osmanlıların Rumeli'deki başkenti oldu.
Etiketler:
başkent edirne,
genel kültür,
osmanlı da edirne,
rumeli başkenti edirne
Thomas Edison'un İcatları, Labatuvarı, Hayatı
ABD'li mucit (Milan, Ohio 1847-West Orange 1931). Hollanda göçmeni bir ailenin oğlu olan Thomas Alva Edison, 12 yaşında ekmek parasını kazanmak zorunda kalarak, Port-Huron-Detroit demir yolu hattında çalışan trenlerde gazete sattı. Çok geçmeden, yük vagonlarından birine kolla çalışan bir baskı makinesi yerleştirerek, kendi yazdığı gazeteleri basmaya başladı. Ayrıca çok okuyor, vagonunda kimya deneyleri yapıyordu; ama deneylerinden biri sırasında yangın çıkmasına yolaçınca (1861), kulakları sağır oluncaya kadar dövüldükten sonra işinden kovuldu. Bir süre sonra aynı demiryolu şirketinde telgrafçılık yapıp, 1864'te ilk büyük buluşunu gerçekleştirdi: Aynı hatta karşıt yönlü iki telgraf göndermeyi sağlayan sistem. 1868'de Boston'a giderek ilk laboratuvarını kurdu.
Borsa kurlarını otomatik olarak kaydeden bir makine bularak sattı ve yılda 600 dolarlık bir gelir sağladı. Fonograftan (1877) elektrik ampulüne, elektrik dinamolarına (1879) mikrofona kadar çok çeşitli alanlarda 1500'e yakın berat aldı. 1883'te Edison etkisini (molekül boşluğunda ısıtılmış bir telin elektron yayması olayı) buldu; ama adını taşımasına karşılık, bu etkiyi inceleyen ve diyot lambasını bulan J.F. Fleming oldu. Ayrıca çeşitli şirketler kurdu ve bu şirketlerin birleşerek rakip şirketleri de satın almasıyla General Electric Company ortaya çıktı.
![]() |
Thomas Edison ampulü bulduktan sonraki resmi |
Borsa kurlarını otomatik olarak kaydeden bir makine bularak sattı ve yılda 600 dolarlık bir gelir sağladı. Fonograftan (1877) elektrik ampulüne, elektrik dinamolarına (1879) mikrofona kadar çok çeşitli alanlarda 1500'e yakın berat aldı. 1883'te Edison etkisini (molekül boşluğunda ısıtılmış bir telin elektron yayması olayı) buldu; ama adını taşımasına karşılık, bu etkiyi inceleyen ve diyot lambasını bulan J.F. Fleming oldu. Ayrıca çeşitli şirketler kurdu ve bu şirketlerin birleşerek rakip şirketleri de satın almasıyla General Electric Company ortaya çıktı.
27 Ağustos 2014 Çarşamba
Akdeniz Bölgesindeki Akarsular Göller Ulaşımı
![]() |
Akdeniz Bölgesindeki İller |
Akdeniz Bölgesi genişliği 120-180 km arasında değişen bir şerit halinde, batıda Marmaris-Köyceğiz arasından başlayarak doğuda Hatay ilimizin bitim noktası olan Basit burnu yakınına kadar uzanır. Bölge, Marmaris'in doğusundan başlayıp, Sultan dağlarının kuzey ucuna kadar uzanan güneybatı-kuzeydoğu doğrultulu bir çizgiyle Ege Bölgesi'nden ayrılır. Bu sınırın batısında kalan ve dağ kütleleri arasında yer alan ovalar, sularını Ege denizine boşaltırlar; oysa doğusunda, yani Akdeniz Bölgesi'nde kalan ovaların, genellikle, yüzeyden dışarıya akışları olmadığı gibi, bazılarının içinde göller de yer alır.
Akdeniz Bölgesi'nin kuzey sınırı geniş büklümlü bir yay biçimindedir ve bölgeyi İç Anadolu'dan ayırır. Bu sınır, Konya havzasının güney kenarından geçirildiği için, bütün Batı Toroslar ve Orta Toroslar, Akdeniz Bölgesi içinde kalır.
Bölge, kuzeydoğuda Doğu Anadolu Bölgesi'yle komşudur. Bu kesimdeki sınır çizgisinin kuzeyinde kalan alanlarda, Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının başlıca kolları düzlükler içinde, az derin vadilerde akarken, Akdeniz Bölgesi kesiminde dar boğazlara girerler. Aynı zamanda sınır çizgisinin güneyinde, yani Akdeniz Bölgesi tarafında, yağışlar daha bol, orman örtüsü de daha gürdür.
Doğuda bölgeyi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden ayıran sınır, Gaziantep yaylasının batı kenarında, bu yaylayı Kahramanmaraş - Antakya çukurundan ayıran tepelik kenara dayanarak, hem iklim, hem de yüzey şekilleri bakımından farklı iki alanı birbirinden ayırır.
Akdeniz Bölgesi, dağların fazla yer tuttuğu bir bölgedir. Bölgenin ana çizgilerini oluşturan engebeler, Toros dağları adı verilen sistem içinde yer alır. Bu sistem Anadolu'ya göre biri dış, öteki iç sırayı oluşturan iki takım halindedir. Dış sıralara giren dağ öğeleri Kıbrıs adasındaki dağlarla ve Hatay'da Amanos dağları ve Akra dağlarıyla ortaya çıkar. Toroslar'ın iç sıraları, Akdeniz bölgesi içindeki Batı Toroslar ve Orta Toroslar diye iki gruba ayrılabilir (üçüncü bir grup da, Akdeniz Bölgesi dışında, Doğu Anadolu'nun ortasındaki Doğu Toros- lar'dır).
Batı Toroslar, Antalya körfezinin iki yanında yerjalan ve kuzeydeki Göller yöresine doğru birbirinden uzaklaşarak biri batıda Teke ve Güney Menteşe yörelerine uzanan, öteki güneydoğuda İçel yöresine doğru yönelen iki demet halindedir. Demetlerin bu doğu kanadı, kuzeyde Sultan dağları, güneyde Geyik dağı gibi sıralara ayrılır.
Silifke yakınlarında denize dökülen Göksu çığırının iki yanında genişleyen Taşeli yaylası, Batı Toroslar'ı Ornos dağlarının yüksek kesimlerinde, bölgenin başka taraflarında görülmeyen kayın ağacına raslanır. Bölgenin alçak ovalarında görülen doğal bitki örtüsünü, yazın kuruyan otsu bitkiler oluşturur.
AKARSU VE GÖLLER
Sularını Akdeniz'e gönderen havzanın sınırı, Akdeniz Bölgesi'nin coğrafi sınırlarına|uymaz.Bu bölgede sularını denizlere göndermeyen kapalı havzalar da vardır. Bunlardan bazıları, görünüşte kapalı havza durumunda oldukları, yani dışarıya akışsız gibi göründükleri halde, sularını yeraltı çığırlarıyla Akdeniz'e gönderirler. Göller yöresi ile Teke yöresindeki bazı kalkerli alanlar böyle- dir. Bütünüyle denize akışsız kesimlerde vardır: Beyşehir gölünün sularını Konya ovasının batı kesimine boşaltan Çarşamba suyu havzası gibi kapalı havzalar bir yana bırakılırsa, bölgenin Akdeniz'e dökülen başlıca akarsuları batıdan doğuya doğru, şöyle sıralanabilir: Dalamançayı; Kocaçay; Alakır suyu; Aksu; Köprü suyu; Manavgat çayı; Göksu; Tarsus çayı; Seyhan ve Ceyhan ırmakları; yalnızca aşağı çığırı Türkiye sınırları içinde bulunan Asi ırmağı.
Akdeniz Bölgesi akarsularının dikkat çeken bir özelliği de, çoğunun dağ suyu niteliğinde olmasıdır: Aşağı yukarı tümünün yatak eğimleri fazla, akışları hızlı, çakıl, çamur ve kum taşıma güçleri büyüktür. Yüksek dağlardan inen akarsuların kabarma mevsimi, kış aylarından çok, karların eridiği ilkbahara rastlar. Ötekilerde kış kabarması ile yaz alçalması başlıca özelliktir. Yalnız, kireçli (kalkerli) yapının egemen olduğu kesimlerde akarsular, büyük yeraltı kaynaklarından beslendikleri için, yaz aylarındaki su çekilmesi bir dereceye kadar engellenir. Manavgat çayı bunun en güzel örneğidir.
Akdeniz Bölgesi'nde çok sayıda göl bulunmasına karşılık, bunların bölgeye dağılışı düzenli değildir. Başlıca göllere bölgenin batısında, Göller yöresinde raslanır. Bunların en önemlileri, çöküntü çukurlarının tabanında
yer alan tektonik kökenli göllerdir. Göller yöresindeki dört büyük gölden ikisi (Burdur gölü ile Acıgöl) dışarıya akışsızdır ve suları tuzludur; doğudaki Eğirdir ve Beyşehir göllerininse, dışarıya akışı olduğu için suları tatlıdır. Torosların yüksek kesimlerinde bazı buzul sirk göllerine, bölgenin kalkerli kesimlerinde "karst" tipi göllere, bazı kıyı kesimlerinde kıyı göllerine rastlanır. Bunlardan başka, değişik bir tip olarak, İsparta yakınında küçük bir krater gölü de vardır (İsparta Gölcük'ü).
EKONOMİ
Akdeniz Bölgesi'nin temel gelir kaynağı tarımdır. Bölge topraklarının % 24'ü ekili dikili alanlar, % 4,5'u nadas toprakları, % 21,5'u orman alanları, % 27'si çayır ve otlaklar, % 23'ü de ürün getirmeyen topraklardan oluşur. Akdeniz Bölgesi'nin kıyı kesiminde, son yıllarda sanayi bitkileri ekimine geniş yer verildiği halde, tahıl tarımının hâlâ büyük bir önem taşıdığı görülür. Nitekim Akdeniz Bölgesi'ndeki jekili alanların % 64,5'u tahıl tarlalarıyla kaplıdır.
Tahıl ürünleri arasında, bölgenin bütün illerinde buğday başta gelir; onu arpa izlere, bölgede eski bir geçmişi olan pirinç tarımındaysa, üretici illerin (Adana, Kahramanmaraş, İçel, Hatay ve Antalya) üretim tutarına göre, sıra yıldan yıla değişikliklere uğrar. Sanayi bitkilerinden pamuk, bölgenin başlıca gelir kaynağıdır. Bölgenin pamuk üretimi Türkiye üretiminin üçte ikisi kadardır: Başta Adana ili gelir; onu oldukça geriden Antalya, İçel ve Hatay illeri izler. Tütün, Hatay ilinde ve Göller yöresinin bazı kesimlerinde ekilir.
Akdeniz Bölgesi'nde meyve ve taze sebze yetiştirilen dikili alanlar geniş yertutar. Turfandacılık, son yıllarda ulaşım olanaklarının artmasıyla ilgili olarak gelişmiş ve alanı genişlemiştir. Meyvecilikte ilk sırayı turunçgiller alır. Türkiye'nin turunçgiller üretiminin beşte dördünden çoğunu Akdeniz bölgesi verir. Muz ise yalnızca bu bölgemize özgü bir meyve türüdür. En yoğun yetişme alanı, doğuda Erdemli ile batıda Alara çayı arasında kalan kıyı kesimidir.
Hayvancılık bakımından Akdeniz bölgesinin en ilgi çekici özelliği, keçi sayısının koyun sayısından fazla olmasıdır.
Bölgenin yeraltı gelir kaynakları arasında en önemlileri Fethiye dolayında çıkarılan krom ile Seydişehir dolaylarındaki boksit yataklarıdır. Yeraltı gelir kaynaklarının en umut verici olanı, Adana kuzeyindeki Bulgur dağında yakın dönemde bulunan petroldür.
Akdeniz Bölgesi'nin en hızlı sanayileşen kesimi Çukurova'dır. Burası aynı zamanda Türkiye'nin de başlıca sanayi alanları arasındadır. Akdeniz Bölgesi'nin başlıca sanayi tesisleri arasında, Adana'daki çeşitli sanayi kollarının dışında, Mersin petrol rafinerisi (ATAŞ), İskenderun süperfosfat ve demir-çelik fabrikası, Antalya'daki ferro-krom fabrikası ve Seydişehir alüminyum tesisleri sayılabilir.
ULAŞIM
İskenderun ve Mersin limanları Türkiye'nin dış ticaretinde önemli yer tutan iki limandır. Bir zamanlar bölgede en önemli ulaşım yolu olan demiryolu, önceleri Adana- Mersin arasında yapılmıştı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Haydarpaşa-Bağdat demiryolu da Akde- niz Bölgesi'nden geçirildi ve Toprakkale - İskenderun şube hattı buna eklendi. Cumhuriyet döneminde, Fev- zipaşa-Malatya hattı ile Kahramanmaraş ve Gaziantep'e ayrılan hatlar yapıldı. 1950 yıllarından sonra hız kazanan karayolu ulaşımı, demiryollarını geri plana itti. Akdeniz Bölgesi'nde hava ulaşımı olanağı yalnızca Adana ve Antalya kentleri için söz konusudur.
Etiketler:
Akdeniz bölgesindeki akarsu ve göller,
akdenizin ekonomisi,
genel kültür,
iklimi,
ulaşımı
26 Ağustos 2014 Salı
Akdeniz'in İklimi, Ekonomisi, Kirlenmesi, Gelgitleri Vs.
Dünyanın en büyük.iç denizi. Avrupa ile Afrika arasında kabaca batı-doğu doğrultusunda uzanan, doğu yanında Asya kıtasına dayanan Akdeniz'in uzunluğu yaklaşık 4 025 km, ortalama genişliği 505 km, yüz ölçümü yaklaşık 2 970 000 km karedir. Bu büyük içdeniz, batı yönünde Cebelitarık boğazı aracılığıyle Atlas okyanusuna bağlanır; güneydoğuda da Süveyş Kanalı aracılığıyla Kızıldeniz'le birleşir. Yeryüzünde karalar arasına böylesine uzun sokulan başka bir deniz yoktur. Zaten bu özelliği nedeniyle batı dillerinde bu denize verilen ad "karalar arasındaki deniz" anlamını taşır (Fransızca:IMed/ferra- nee; |İngilizce: Mediterranean Sea;(Almanca: Mittel- landisches Meer).
Çevresindeki ülkeler, saatin tersi yönünde şunlardır: Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk, Slovenya, Hırvatistan, Bosnal-Hersek,Yugoslavya, İtalya, Monako, Fransa, İspanya.
Akdeniz'in batı-doğu doğrultusundaki uzunluğunun fazlalığına karşılık, genişliği azdır: Cenova körfezi ile Tunus kıyıları arasındaki 805 km'lik genişliği, Matapan burnu meridyeni üstünde 400 km'ye iner; Sicilya-Tunus arasındaki kesim, Akdeniz'in en çok darlaştığı kesimdir. Bu dar kesimin doğusunda kalan bölüme Doğu Akdeniz havzası, batısında kalan bölüme de Batı Akdeniz havzası adları verilir. Akdeniz'in asıl geniş ve sürekli alanı, Tunus ile Suriye arasında uzanan doğu kesimidir; geri kalan kesimleri, aralarında kara parçaları, yarımadalar ve adalar bulunan ayrı ayrı çöküntü havzalarıdır. Bu yüzden, söz konusu ayrı ayrı kesimlere farklı adlar verilmektedir: Fas ile İspanya arasında kalan kesimine İber denizi ya da Betik denizi, İspanya kıyıları ile Korsika-Sardinya-Korsika arasındaki kesimine Tirren denizi, İtalya ile Balkan yarımadası arasındaki kesimine Adriya denizi, İtalya-Sicilya-Yunanistan arasındaki kesimine İon denizi, Yunanistan ile Anadolu kıyıları arasındaki kesimine Ege denizi, Çanakkale ve İstanbul boğazları arasında kalan kesimine Marmara denizi, Rusya-Bulgaristan arasındaki kesime Karadeniz, Rusya toprakları arasına bir körfez gibi sokulan kesime Azak denizi. Görüldüğü gibi, geniş anlamda Akdeniz, birçok bakımdan birbirinden farklı kenar ve iç denizlerden oluşmuş büyük bir karmaşadır. Yukarda dar anlamda Akdeniz için verilmiş 3 805 km'lik uzunluk, geniş anlamda Akdeniz göz önünde tutulduğunda 4 300 km'ye (Cebelitarık boğazından Karadeniz'in doğu ucuna kadar olan uzaklık) çıkar.
Akdeniz'in dikkat çekici özelliklerinden biri, derin bir deniz olmasıdır. 3 000 m'yi, hattâ doğu havzasında 4 000 m'yi geçen birçok çukur vardır. Bir başka deyişle, Doğu Akdeniz havzası, Batı Akdeniz havzasından daha derindir.
Doğu Akdeniz havzasının Tunus kıyılarına raslayan kesiminde, derinlik nispeten azdır. Geniş bir "kıta sahanlığının bulunduğu bu kesimden doğuya doğru, derinlik hızla artar. Doğu Akdeniz havzası, topografya bakımından yalın bir çanak özelliğinde değildir; denizaltı oldukça engebelidir. Küçük havzalar, grabenler, denizaltı dorukları, deniz dibi yaylası özelliğinde geniş çıkintılar birbirini izler. Özellikle Mora yarımadasının batı ve güneyinde, dibi çok engebelidir. Birçok küçük çukur ve doruğun sıralandığı bu kesimde, aynı zamanda bütün Akdeniz havzasının en derin, çukuru da yer alır: Mora yarımadasının güneybatısında 5 121 m.
Doğu Akdeniz havzasında kıta sahanlığı (şelf) çok az yer tutar. Özellikle Türkiye kıyıları ile Suriye, Lübnan ve İsrail kıyıları önlerinde, kıta sahanlığı çok dardır ve kıyının biraz ilerisinde derin çukurlara raslanır. Sözgelimi, Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında, Teke yöresi kenarında, çok dar bir kıta sahanlığı alanından derin bir çukura geçilir. Bu kesimin en derin yeri, Rodos adasının doğusunda bulunan 4 353 metrelik çukurdur. Teke yöresinin tam güneyinde de, dik bir eğimle apansızın 2 950 m derinliğinde bir çukura inilir. Adı geçen yörenin doğusunda bulunan Antalya körfezinde, en derin yeri 2 615 metre olan küçük bir havza yer alır. Daha doğuda, Kıbrıs adasını taşıyan büyük bir çıkıntı dikkati çeker. Kıbrıs adası, kuzeyindeki ve doğusundaki kara alanlarına yakın olmakla birlikte, onlardan önemli derinliklerle ayrılmıştır. Kıbrıs adasının kıta sahanlığı son derece dar, önündeki kıta yamacı da oldukça sarptır.
Yugoslavya ile İtalya yarımadası arasında uzanan Adriya denizi, pek derin değildir. Üçte ikisinin derinliği 200 m'yi bulmaz. Kuzeyde, Po ovası açıklarında iyice sığlaşan Adriya denizinde, 1 000 metre derinliği aşan bir tek çukur vardır: Güneyde yerlalan 1 590 m'lik çukur.
Batı Akdeniz havzası kabaca üçgen biçimindedir. Üçgenin tepesini Cenova körfezi, tabanınıysa Afrika kıyıları ile Sicilya adasının kuzey kıyıları oluşturur. Fransa'ya bağlı olan Korsika adası ile İtalya'ya bağlı Sardinya adası, üçgenin yüksekliğini belli eder biçimde Afrika ile Cenova körfezi arasında uzanırlar. Gerçekte bir eşik üstünde bulunan bu iki ada, Batı Akdeniz havzasını iki kesime ayırır: Doğuda Tirren denizi; batıda Balear denizi.
Tirren denizi havzasında derinliği 200 m'yi aşan alanlar geniş yer tutar. Yer yer 3 500 m'yi aşan derinliklere de raslanır; en çukur yeri 3 838 metredir.
Batı Akdeniz havzasında, Tirren denizi çevresinde yanardağ kökenli adalar ve yanardağ etkinlikleri de dikkati çeker. Kuzeyde Toscana adaları, doğuda İschia adası, güneyde Lipari adaları grubu (küçük ama ünlü Stromboli adası bu gruptadır) ile Sicilya'daki Etna yanardağı, bu havzanın çevresine özellik kazandırırlar.
Balear denizi havzasında 2 000 m izobat eğrisi (eş- derinlik eğrisi), Afrika kıyılarına, kuzeyde de Cenova kıyılarına çok yaklaşmıştır. Bu duruma göre, Balear denizi havzası, Afrika ve Avrupa kıyıları ile Korsika-Sardinya arasında geniş ve derin bir çukur oluştururfen derin yeri 3 420 m).
Balear havzasının batı kesiminde Afrika ile İspanya arasında kara kütlelerinin birbirine iyice yaklaşmasıyla Akdeniz sona erer. Burada, Akdeniz ile Atlas okyanusunu birbirine bağlayan Cebelitarık boğazı yer alır. Boğaz, Akdeniz tarafında Avrupa ve Almina burunları arasında başlar; Atlas okyanusu tarafında Trafalgar ve Spartel burunları arasında sona erer.
Uzunluğu 60 km, en dar yeri yaklaşık 15 km olan Cebelitarık boğazının tabanı oldukça engebelidir. Ama denizaltı topografyasının temelini^doğu-batı doğrultusunda uzanan bir kanal oluşturur. Kanalın orta bölümünde derinlik daha azdır (350 m dolayında). Bu bölümün iki yanında derinlikler artarak 500 m'yi biraz geçer.
TUZLULUK AKARSULAR VE İKLÎM
Akdeniz'in sularında tuzluluk oranı yüksektir. Özellikle Doğu Akdeniz, en tuzlu denizler arasında yer alır. Doğu Akdeniz'in en doğusunda, Kıbrıs'ın güneyinde, Kıbrıs ile Mısır arasındaki kesimde tuzluluk oranı % 39'u aşar. Bu tuzluluğun başlıca nedeni, Doğu Akdeniz'e dökülen akarsuların azlığı ve buharlaşmanın fazlalığıdır. Bu etmenlerin yanı sıra, Akdeniz'in doğu kesiminde, yağış koşulları da batıya oranla elverişsizdir. Ayrıca, Atlas okyanusundan gelen az tuzlu yüzey suları da doğu ile batı arasındaki tuzluluk farkında önemli rol oynar. Cebelitarık boğazı yakınlarında, yüzeyde tuzluluk % 36 dolayındadır. Ama Balear adalarının doğusuna geçilince, 138'e yükselir. Daha doğuda da, yukarda söylendiği gibi tuzluluk oranı %39'u aşan kesimlere rastlanır. Yalnız, Kıbrıs ile Mısır arasında yer alan bu en tuzlu kesimde, Nil deltasına yaklaşıldıkça, Nil'in taşıdığı tatlı su nedeniyle, tuzluluk oranı düşer. Nil'in taşkın dönemlerinde, İsrail ve Lübnan kıyıları açıklarına kadar bunun etkisi görülebilir. Anadolu kıyılarında Seyhan ve Ceyhan deltaları açıklarında da gene, tatlı suların karışmasıyla tuzluluk azalması görülür. Ama, Anadolu'nun güney kıyılarında genellikle deniz çok tuzludur.
Akdeniz'in asıl gövdesinde tuzluluk oranı yüksek olmakla birlikte, ona bağlı Öteki denizlerde durum değişiktir. Sözgelimi Adriya denizinde, kuzeye doğru tuzluluk azalarak, Po deltası açıklarında % 33'e düşer. Bu denizde ayrıca, Dalmaçya kıyıları boyunca deniz dibindeki tatlı su kaynaklan da yüzeye kadar etkilerini göstererek, bazı kesimlerde tuzluluğu % 18'e kadar düşürürler.
Akdeniz'de sıcaklık koşulları açısından da, tuzlulukta olduğu gibi, batıdan doğuya doğru gidildikçe yüzey sularının ortalama sıcaklığında bir artış görülür. Şubat ayı ortalama sıcaklığı denizin batı tarafındaki yüzey sularında ortalama 13-14 °C olduğu halde, denizin doğu tarafında bu değer 17 °C'ı biraz geçer. Ağustos ayındaysa, batı kesiminde ortalama 23 °C dolaylarında olan yüzey suyu sıcaklığı, Doğu Akdeniz'de 25-28 °C dolaylarındadır. Kış mevsiminde Akdeniz sularının en soğuk olduğu kesim, Cenova körfezidir. Ayrıca, kara iklimi etkisinde bulunan Adriya denizinde de, kış mevsiminde sular iyice soğumaktadır. Anadolu'nun Akdeniz kıyılarında şubat ayında yüzey sularının ortalama sıcaklığı, Fethiye ile Anamur arasında 15 °C daha doğuda 16 °C'tır. Ağustos ayındaysa sıcaklık batıda 26°C doğuda 28 °C'tır. Akdeniz'de derinliğe|doğrusıcaklık değişmeleri, üst düzeyde 300 metre kalınlığında bir su tabakasında görülür; daha derinlerde sıcaklık 13 °C olarak, yaz ve kış değişmeden kalır.
GELGİT VE AKINTILAR
Akdeniz'de gelgit hareketleri önemli değildir. Genellikle 20-30 cm dolayında yüzey değişmeleri görülür. Yalnız, kuraldışı bir durum olarak Tunus'un doğusunda 1 m, Gabes körfezinde 2 m dolaylarında düzey değişmelerine raslanır. Düzey değişmeleri Doğu Akdeniz'de Port Sait dolaylarında ve Beyrut'ta 40 cm, daha kuzeyde, Trablus kıyılarında 50 cm kadardır. Anadolu'nun güney kıyılarında da aşağı-yukarı bu değerlerde düzey değişmeleri görülebilir.
Akdeniz'deki|akıntısistemi oldukça yalındır. Gerek Batı Akdeniz'in, gerek Doğu Akdeniz'in güney kıyılarını izleyerek doğuya doğru giden büyük bir yüzey akıntısı vardır. Bu akıntıdan Cezayir açıklarında ayrılan bir kol, kuzeye yönelerek, Fransa kıyılarına kadar uzanır. Güney akıntısından Tunus açıklarında da bir kol ayrılıp, Sicilya adasının kuzeyinden Batı İtalya kıyılarına geçer ve kıyıların biçimine uygun olarak Cenova ve Lion körfezlerinin güneyinden İspanya kıyılarına ulaşır. Sonra Cebelitarık boğazına yönelmeyerek, Balear adalarının güneyinde asıl akıntıya karışır.
Akdeniz'de Türkiye kıyıları boyunca batıya doğru hareket eden bir akıntı vardır. Bunun kökeni büyük güney akıntısıdır. Tunus, Libya ve Mısır kıyılarını izleyerek doğuya giden akıntı, kıyının biçimine uyarak kuzeye döner; İsrail, Lübnan ve Suriye kıyıları boyunca ilerler; Kıbrıs adası ile İskenderun körfezi arasından geçer ve batıya, yönelir. Bu akıntı Ege denizine de girerek, Batı Anadolu kıyıları boyunca Çanakkale boğazına doğru ilerler.
TARİH
![]() |
aklindaki.blogspot.com.tr |
Akdeniz, pek çok halk ve uygarlığın kaynaşmış olduğu bir potadır. Tarihin en eski iki uygarlığı oİan Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları, Akdeniz kıyıları yakınında doğmuştur. Giritlilerin ilk kayıkları, İ.Ö. 2500 yılına doğru sularında dolaşmaya başlamıştır: Aydınlık gökyüzü ya da birçok barınak sunan girintili çıkıntılı kıyılarınedeniy- le, denizciliğin ilk olarak Akdeniz'de ortaya çıktığı sanılmaktadır.
Akdeniz tarihinin ilk dönemi İ.Ö. XXVI. yy'dan İ.Ö. III. yy'a kadar uzanır. O dönemde Akdeniz kıyılarında birçok denizci devlet birbirini izledi: Giritliler; Fenikeliler; Yunanlılar. Ticaret daha büyük bir özerkliğe olanak verdiğinden, bu halklar gerçek birer küçük bağımsız devlet olan sitelere bölünmüşlerdi ve tümü denizciydi. Yön bulma araçları yetersiz olmakla birlikte, düzenli donanmaları (ticaret ve savaş gemileri) vardı. Filoları hızlı ama dengesiz kadırgalardan oluştuğundan, gemiciler yolculuk sırasında karayı gözden yitirmemek zorundaydılar. Kıyılarda, depo olarak kullandıkları ticaret acenteleriyle, sürekli yerleştikleri koloniler kurdular.
Fenikeliler ve Yunanlılar, sonunda Akdeniz'i iki büyük etki bölgesine ayırdılar: Fenikeliler Akdeniz'in güneyine, Yunanlılar kuzey kıyılarına ve Karadeniz kıyılarına yerleştiler. Ortadaki Sicilya, aralarındaki ilişki noktalarından biriydi. Gerek Fenikeliler, gerek Yunanlılar, o dönemde Akdeniz kıyılarındaki halklar ile mallarını kervanlarla kıyıdaki büyük limanlara gönderen iç bölge halkları arasında maden, tahıl, köle,baharat, şarap, ça- nak-çömlek ticaretini ellerinde tuttular. Ama Akdeniz bu halklar için yalnızca bir ticaret yolu olmadı; aynı zamanda da çeşitli etkilerin karıştığı bir bölgeydi. Özellikle Yunanlılar Akdeniz'in kuzeybatısındaki halkları önemli ölçüde etkilediler.
İ.Ö. III. yy'da Roma çağı başladı. Bütün helenistik dönem boyunca Batı Akdeniz havzasına egemen olan eski Fenike kolonisi Kartaca'yı yenen Romalılar, 150 yıl içinde Akdeniz kıyılarındaki bütün ülkeleri ele geçirdiler ve Akdeniz'e Mare nostrum ("bizim deniz") adını verdiler.
Gözüaçık bir deniz güvenlik örgütü, limanların düzenlenmesi, iç bölgelerin donatılması, Roma barışının sonsuz büyüklüğü, Roma İmparatorluğu'nun çeşitli eyaletleri ile en uzak ülkeler (Hindistan, Çin) arasfnda yoğun ve karmaşık bir ticareti geliştirdi.
Bağdaştırıcı başkent Roma, Akdeniz dünyasında siyaset, yönetim, dil ve din bütünlüğünü sağladı. Roma'yı örnek alan, kentlerin gelişmesi,» Akdeniz'in çevresinde yalnız mal değil, insan ve düşünce değiş-tokuşunu da destekledi. Roma İmparatorluğu'nu oluşturan ülkelerde hızla yayılan hıristiyanlık, Akdeniz ülkelerinin çoğunda da benimsendi.
Akdeniz tarihinin üçüncü bölümü, İ.S. V. yy'dan XI.yy'a kadar uzanır. O dönemde Akdeniz dünyasının birliği, kuzeyden Germenlerin ve İslavların güneyden ve doğudan müslümanların akınlarıyla parçalandı. Akdeniz, kuzeydeki Bizans imparatorluğu ile güneydeki Arap İmparatorluğu arasında yeniden bir rekabet alanı oldu. Her iki imparatorluk da birbiri ardına Asya, Afrika ve Batı arasında ticaret aracılığı yaptı. Ayrıca, Akdeniz ülkelerini uygarlaştırıcı rol oynadı.
BizanslIların eski Yunan ve Roma katkılarını ayakta tutmalarına karşılık, Araplar aynı dil, aynı din ve aynı kültür sayesinde Akdeniz'in doğu ve güney kıyılarını İs- panya'ya kadar birleştirdiler. Böylece Asya ve Do- ğu'nun teknik ve bilimlerini Batı'ya öğrettiler.
Hıristiyan ülkelerin Avrupa'daki müslümanlara saldırıları, Haçlı seferleri ve Bizans'ın gerilemesi, Akdeniz tarihinin XIV. yy'a kadar süren dönemini oluşturdu. Güney Fransa kıyısındaki limanlar, özellikle de İtalya kıyılarındaki Cenova, Pisa, Napoli ve Amalfi limanları, Akdeniz'in batısında, ticaret tekelini, Venedik de Do- ğu'yla ticaret tekelini ele geçirdi.
Haçlı seferlerinin sonuçlarından biri, Batıklara iyi tanımadıkları halklarla ve uygarlıklarla ilişki kurdurmak oldu, böylece, kültür alışverişi gelişti; yeni gereksinimeler ve yeni meraklar ortaya çıktı. XV. yy'da yeni bir dönem başladı. Akdeniz uygarlıklarının büyük ölçüde etkisinde kalan ve çeşitli katkılarıyla zenginleşen Batı uygarlığı, Kristof Kolomb'un peşinden "dünyayı fethe" koyuldu.
EKONOMİ
Akdeniz'in ekonomik önemi günümüzde hem ticaret, hem turizmden kaynaklanır. İskenderiye, Cenova, Marsilya gibi bin yıllık kentlerin gelişmesi hâlâ sürmektedir. Akdeniz kıyısındaki ülkeler, dünya filosunun yüzde 14'ünü ellerinde tutmaktadır; uluslararası deniz ticaretinin 1 /7 si de Akdeniz'den yapılmaktadır. Eski baharat yolu, günümüzde petrol yolu olmuştur. Marsilya yılda 100 milyon ton trafikle Fransa ve Akdeniz'in başlıca limanıdır. Güneyde ve doğuda petrol gönderen limanlarda ve Batı Avrupa'da petrolün alındığı merkezlerde, rafineriler kurulmuştur.
Kıyılarda kurulan demir-çelik fabrikaları (Taranto ve Fas'taki gibi), denizden gelen taşımacılık ekonomisinden yararlanır. Kumsallar da, Avrupa kıyılarını ve adaları, Anadolu'nun Akdeniz Bölgesi kıyılarını, Mısır, Fas, Tunus ve Cezayir kıyılarını dolduran turistlerle doludur.
KİRLENME
Ama bu gelişme bazı sorunlar da ortaya koymaktadır. Su kirlenmesi Venedik'i ve İtalya'nın birçok kumsalını yaşanmaz kılma yolundadır. Kent gelişmesi Cöte d'Âzur'ü bir beton yığınına çevirmiştir. İtalya'nın güney kıyılarının da sanayileşmesiyle, tarih boyunca pek çok şaire konu olan bu güzel kumsallardan geriye pek az şey kalacaktır. Deniz kirlenmesi günümüzde, pek çoğu Avrupa kıyılarından gelen kent ve sanayi atıkları yüzünden, Akdeniz'in "ölmesi" tehlikesini gündeme getirmiştir. Kirlenme ayrıca, pek çok kıyıdan denize girmenin yasaklanmasına yolaçarak, turizme büyük bir darbe vurmuştur. Akdeniz'de kirlenmeyi denetim altına almak için çeşitli uluslararası çabalar başlatılmıştır; ama henüz emekleme aşamasındadır ve Akdeniz'in "son"a doğru yürüyüşü, gün geçtikçe hızlanarak sürmektedir.
Etiketler:
Akdeniz'in tuzluluğu akarsuları iklimi,
akdenizin tarihi,
ekonomisi,
gelgit akıntıları,
genel kültür,
kirlenmesi
20 Ağustos 2014 Çarşamba
İspanya Veraset Savaşı Nedenleri
![]() |
aklindaki.blogspot.com.tr |
Louis XIV'ün bu antlaşmalara uymayarak, torunu adına mirası kabul etmesi ve Philippe'in Felipe V adıyla İspanya tahtına çıkması, Avrupa'da Fransa'ya karşı bir ittifak kurulmasına yol açtı. Fransa, İspanya ve Bavye-ra'ya karşı oluşturulan bu ittifaka, Avusturya, Alman prenslerinin çoğu, Birleşik Eyaletler ve Büyük Britanya (1703'ten sonra da Fransa'nın eski müttefikleri Portekiz ve Savoia) katıldılar. İttifak devletlerinin 1702'de Fransa'ya savaş ilan etmelerinden sonra, Fransız birjiklerine komuta eden Villars dükü, Almanya'nın güneybatı kesimindeki Friedlingen (1702) ve FHöchstadt( 1703) çarpışmalarını kazandıysa da, İngiltere'nin Cebelitarık'ı ele geçirmesinden sonra, İttifak kuvvetleri, Marlborough dükünün ve Avusturya birliklerine komuta eden Savoi-alı prens Eugene'in Blenheirm(1704) zaferini kazanmalarından sonra, İBavyera'yı istila ettiler. Fransa, Marlborough ıdükünün Ramillies'teki başarılı harekâtından (1706) sonra, başkomutanlığa getirilen Vendöme dükünün İngiliz ilerlemesini İtalya'da, Fransa sınırı yakınından durdurmasına karşın, Hollanda'nın İspanya'ya bağlı kesimini yitirdi.OudenaardeSavaşı'mnid 708) da yitirilmesi, Fransa'yı, kuzeyden gelecek bir saldırıya karşı savunmasız bıraktı. Bervvick dükünün İspanya'da İttifak kuvvetlerini Almanza'da durdurmasına (1707) karşın, birbirini izlemiş olan yenilgilerden, mali durumun gün geçtikçe bozulmasından ve ülkede patlak veren Camisardlar ayaklanmasından kaygılanan Louis XIV, mirastan vazgeçmeyi önerdi; ama, İngiliz-Hollan-dalı diplomatların, barış için Felipe V'in mutlaka İspan-ya'dan çıkması gerektiğinde ayak diremeleri üstüne, savaş sürdürüldü. Vendöme dükünün Villaviciosa zaferini kazanması (1710), Felipe V'in askerî güçle İspan-ya'dan çıkarılamayacağını ortaya koydu. Bu arada Leopold l'in ölümü ve arşidük Karl'ın (VI) imparatorluğa seçilmesi, İngiltere'de de yönetime Torrylerin yerine VVhig partisinin gelmesi, Kari VI dışındaki İttifak devletlerini, Fransa'yla barış imzalamaya yöneltti. 11 Nisan 1713'te imzalanan Utrecht barış antlaşmasından sonra, savaşı tek başına sürdürmüş olan Kari VI'nın kuvvetlerinin Villars komutasındaki Fransız birliklerine art arda yenilmeleri (Denain çarpışması, 24 Temmuz 1712; Freiburg im Breisgau'nın 31 Ekim 1713'te alınması; vb.), Kari Vl'yı da Fransa'yla Rastatt Barışı'nı (6 Mart 1714) imzalamak zorunda bıraktı ve Avusturya Veraset Savaşı sona erdi. Antlaşmalar gereğince, Felipe V İspanya ve sömürgelerinin hükümdarı olarak kalırken, Fransa 1700'deki sınırlarını korudu ve İspanya ile Fransa tahtlarının ayrılmasını kabul etti. İngiltere Cebelitarık, Minorca, Hudson körfezi, Nova Scotia ve Saint Kitt adasını elde ederek, dünyanın en büyük sömürge imparatorluğu ve başlıca ticaret ve deniz gücü haline gelirken, İspanya'nın Amerika'daki sömürgeleriyle köle ticareti ayrıcalığını da kazandı. Avusturya, İspanyol Hollandası, Napoli, Milano ve Sardinya'yı elde etti. Sa-voia'ya Sicilya verildi. Avrupa'da kurulan bu yeni güç dengesi, Avusturya Veraset Savaşları'na (1740-1748) kadar sürdü.
Etiketler:
genel bilgileri,
genel kültür,
veraset savaşları
İspanya-ABD Savaşı Hakkında Bilgi
aklindaki.blogspot.com.tr |
İspanyol hükümetinin bunun üstüne adaya yeni bir genel vali atamasına ve özerklik tanımasına (1897) karşın, düzen bir türlü sağlanamadı ve adadaki ABD uyrukluları koruma göreviyle gönderilmiş olan Maine kruvazörünün Havana körfezinde batırılması (15 Şubat 1898), ABD Kongresi'nin olaya müdahale kararı almasına yol açtı. Kongre'nin adadan çekilmesi uyarısında bulunduğu İspanya'nın, ABD'ye savaş ilan etmesinin ardından, ABD başkanı VVilliam McKinley'in savaş ilanı önerisini, ABD Kongresi onayladı (25 Nisan 1898). Büyük Okyanus'ta ve Antil denizinde yürütülen savaş, yalnızca 10 hafta sürmesine karşın, İspanya'ya çok pahalıya mal oldu. Büyük Okyanus'ta, Manila'da demirli İspanyol filosunun ABDfilosu tarafından bir baskınla yok edilmesini, Manila'nın, Gu-am adasının, Wake adasının alınması ve Havvaii'nin ABD tarafından ilhakı izledi. Antil denizinde, İspanyol filosunun Santiago de Cuba limanına sıkıştırılmasından sonra, ABD birlikleri Küba'yı ele geçirip, Santiago'ya ilerlediler. Karada El Caney ve San Juan Hill çarpışmalarını kazandıkları sırada, denizde de ABD donanması, 3 Temmuz 1898'de 4 saat içinde İspanyol gemilerinin büyük bölümünü yok etti ve 17 Temmuz'da Küba'daki İspanyol birliklerinin teslim olmasını, 26 Temmuz'da İs-panya'nın barış istemesi izledi. Paris Antlaşmasıyla (10 Aralık 1898), İspanya Küba'nın bağımsızlığını tanıyıp, Porto Riko, Guam ve Filipinler'i, 20 milyon dolarlık bir tazminat karşılığında ABD'ye bıraktı.
Etiketler:
abd,
genel kültür,
ispanya savaşları,
nedenleri,
savaş bilgileri
Jön Türkler Kimdir Jön Türkler Ne Yapmıştır
![]() |
aklindaki.blogspot.com.tr |
zamanla genelleşip, çeşitli ülkelerin, yurt dışında etkinlik gösteren rejim karşıtı gruplari içinde kullanilmiştir (Ispanya Jön Türkleri, vb.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)