edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ağustos 2013 Cuma

Yunus Emre Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (XIII. yy'ın ilk yarısı-XIV. yy'ın başı). Yaşamıyla ilgili kesin bilgi bulunmayan Yunus Emre, velayetnamelerden ve menakıpnamelerden çıkarılan bilgilere göre, iyi bir öğrenim görmüş, Taptuk Emre'nin dervişi olarak yaşamını Tanrı'ya adamış, bu arada Anadolu'nun bir çok kentine, Azerbaycan'a ve Şam'a geziler yapmış, Konya'da Mevlana ile görüşmüştür. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde (Bursa, Sivas, Erzincan, Isparta, vb.) mezarının bulunduğu ileri sürülmüşse de, Mihalıççık ilçesine (Eskişehir) bağlı Sarıköy'de öldüğü varsayılarak, bir anıtmezar yapılmıştır.

   Anadolu'da gelişen tekke şiirinin ve tasavvuf düşüncesinin ilk ve en öenmli öncülerinden biri olan Yunus Emre, şiirlerinde, içten ve katkısız bir tanrı sevgisini dile getirmiş, insanın bu dünyada tanrısal değerleri aramakla, nefsinden sıyrılıp Tanrı'ya ulaşmak için tasavvuf yoluna girmekle yükümlü olduğunu, acımanın, erdemli yaşamanın, nefse düşkünlüğü yenmenin, insanı adım adım Tanrı'ya yaklaştıracağını ileri sürmüş, birçok şiirinde yalın halk dilini kıvrak bir ustalıkla kullanmış, sonraki şairleri büyük ölçüde etkilemiştir.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Ergenekon Destanı

aklindaki.blogspot.com
Göktürklerin türeyişini anlatan destan. Çeşitli kaynaklarda değişik biçimlerde anlatılan Ergenekon destanında, ortak nokta, Türklerin bir kurttan türemiş oldukları efsanesidir. Destanda bu türeyiş şöyle anlatılır: Göktürkler komşu uluslardan biri tarafından yok edilirler. Ancak bu kıyımdan on yaşında bir çocuk sağ kalır. Kolları ve ayakları kesilip bir sazlığa atılan çocuk bir kurt tarafından beslenmeye başlanır. Çocuğun yaşadığını öğrenen komşu ülke hanının, çocuğu öldürtmek için sazlığa asker göndermesi üstüne, kurt, çocuğu Altay dağlarına götürür. Bir mağarada kurtla birleşir.

   Bu birleşmeden doğan on erkek çocuk büyüyüp evlenerek bulundukları bölgeden çıkarlar ve akarsuların, ağaçların, hayvanların bol olduğu, sarp dağlarla çevrili bir bölgeye yerleşirler. Ergenekon adını verdikleri bu bölgede 400 yıl kalarak çoğaldıktan sonra çevreye yayılmak isterler, ancak bir çıkış yolu bulamazlar. Bir demirci, dağların bir yerinde demir madeni olduğunu, bu maden eritilirse çıkış için yol açılabileceğini söyler. Bunun üstüne, demircinin gösterdiği yere bir kat dun, bir kat kömür yığan Göktürkler, 70 kere 70 körük koyup ateşi körüklerler ve madeni eritip bir geçit açarak dışarı çıkarlar. 400 yıl sonra komşu ulusla savaşıp onları yenerek öçlerini alırlar.

20 Ağustos 2013 Salı

Mevlana Celalettin Rumi Kimdir? Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
İslam mutasavvıf şairi ve mevlevi tarikatının kurucusu (Belh 1207-Konya 1273). Sultan ül-Ulema ("Bilginler Sultanı") Bahaettin Velet'in oğlu olan, yaklaşan Moğol tehlikesi üstüne ailesini ve müritlerini toplayarak  Hicaz-Şam yoluyla Anadolu'ya geçen (1221) babasıyla birlikte Anadolu'ya gelen, Bahaettin Velet ölünce (1231) halkın isteğiyle yerine geçen Mevlana Celalettin Rumi, babasının halifelerinden Seyit Burhanettin Tirmizi Konya'ya gelince (1232), onun gözetiminde tasavvuf eğitimi gördü. Bir söylentiye göre öğretimini tamamlamak için Halep ve Şam'a gidip, Tirmizi'nin ölümünden sonra medreselerde ders verdi. Sürdüğü düzenli yaşam Tebrizli Şems'in Konya'ya gelişiyle (1244) bozuldu: Öğretimi, vaazlar vermeyi bırakıp, Şems'le haftalarca süren inzivalara çekilmesi öbür müritleri tarafından tepkiyle karşılandı. Öldürülmekten korkan Şems Şam'a kaçtıysa da, Mevlana'nın oğlu Sultan Velet'i göndermesi üstüne geri döndü. Çok geçmeden tepkiler yeniden baş gösterince, Şems'in yeniden ortadan kabolması (1247; bazı kaynaklara göre aralarında Mevlana'nın oğullarından Alaettin'in de bulunduğu 7 kişi tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür) üstüne, onu bulmak için iki kez Şam'a gittiyse de bulamadı ve Şems'in kendi içinde yaşadığına inanarak avunmaya, ona duyduğu sevgiyi dile getirdiği gazeller yazmaya başladı. Bir süre sonra Şems'in yerine Selahattin Zerkubi'yi (1259), Zerkubi ölünce (1263) de Selahattin Çelebi'yi halifeliğe alıp, ünlü Mesnevi'sini bitirdikten bir süre sonra öldü ve babasının yanına gömüldü. Türbesi Bedrettin Tebrizi tarafından yapıldı.

   Farsça-Türkçe karışık bir şiiri dışında bütün yapıtlarını Farsça yazan Mevlana, Doğu İslam kültürünün en büyük filozof ve şairlerindendir. Irk, din ayrımı gözetmeden bütün insanlığa seslenen, birliği, hoşgörüyü, iyiliği öğütleyen, aşkı en yüce değer sayan düşüncesiyle, yalnızca Türk şiirini değil, Doğu şiirini de etkilemiş, görüşleri günümüze kadar yaşayarak, yakın dönemde Batı ülkerinde de birçok yandaş bulmuştur. Birçok dile çevrilen, açımlanan Mesnevi'si, ayetler, hadisler, Senai, Attar gibi şairlerin şiirlerinden alıntılar, öyküler, Mevlana, akla dayanan, aklın kurallarıyla sınırlanan bilgiye karşı çıkarak felsefeyi reddetmiştir. Görüşüne göre, akıl insanı yanıltır; gerçeğe götürmez. Bilginin kaynağı sevgidir, sezgidir. Gerçeğe aşk yoluyla kendinden geçip, kendini derin bir aşka bırakma yoluyla ulaşılabilir. Yapıtlarının Türkçe'de son çevirileri, Mevlana ve mevlevilik üstüne araştırmaları da bulunan Abdülbaki Gölpınarlı tarafından yapılmıştır.
   Diğer Yapıtları(Eserleri): Divan-ı Kebir(24 ayrı Divan'dan oluşur; 1959'da 5 cilt olarak basılmıştır), Fihi Ma Fih (Muinettin Pervane'nin konağında yapılan toplu söyleşilerdeki sözlerinde oluşur; yaşamına, dönemine ilişkin bilgileri kapsar), Mecalis-i Seb'a (camilerdeki vaazlarından oluşmuştur. Arapça bir hutbeden sonra açıklayıcı öykülere geçilir; 7 bölüm olarak 1965'te basılmıştır.), Mektuplar (döneminin ileri gelenlerine yazılmış mektupları içerir; 1963'te basılmıştır), Rubailer (1964'te basılmıştır).

Yunus Emre Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (XIII. yy'ın ilk yarısı- XIV. yy'ın başı). Yamamıyla ilgili kesin bilgi bulunmayan Yunus Emre, velayetnamelerden ve menakıpnamelerden çıkarılan bilgilere göre, iyi bir öğrenim görmüş, Taptuk Emre'nin dervişi olarak yaşamını Tanrı'ya adamış, bu arada Anadolu'nun bir çok kentine, Azerbaycan'a ve Şam'a geziler yapmış, Konya'da Mevlana ile görüşmüştür. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde (Bursa, Sivas, Erzincan, Isparta, vb.) mezarının bulunduğu ileri sürülmüşse de, Mihalıççık ilçesine (Eskişehir) bağlı Sarıköy'de öldüğü varsayılarak, bir anıtmezar yapılmıştır.

   Anadolu'da gelişen tekke şiirinin ve tasavvuf düşüncesinin ilk ve en önemli öncülerinden biri olan Yunus Emre, şiirlerinde, içten ve katkısız bir tanrı sevgisini dile getirmiş, insanın bu dünyada tanrısal değerleri aramakla, nefsinden sıyrılıp Tanrı'ya ulaşmak için tasavvuf yoluna girmekle yükümlü olduğunu, acımanın, erdemli yaşamanın, nefse düşkünlüğü yenmenin, insanı adım adım Tanrı'ya yaklaştıracağını ileri sürmüş, birçok şiirinde yalın halk dilini kıvrak bir ustalıkla kullanmış, sonraki şairleri büyük ölçüde etkilemiştir.

Ahmedi Kimdir? Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk hekimi, bilgini ve şairi (Uşak 1334'e doğru-Amasya 1413). Mısır'da Şeyh Ekmelettin'den ders alan Ahmedi (asıl adı Tacettin İbrahim Bin Hızır'dır.), dinbilim, pozitif bilimler ve hekimlik öğrenimi gördü. Germiyanoğlu Süleyman Şah, Yıldırım Bayezit, Timurlenk, Süleyman Çelebi, Emir Sultan ve Çelebi Mehmet'in hizmetinde çalıştı.
   Ölçülü, titiz bir çalışmanın ürünleri olan şiirlerinde Yunus, Aşık Paşa ve Firdevsi'nin etkisi görülen Ahmedi'nin, İskendername (1390) adlı mesnevisi, ansiklopedik bilgilerle donatılmış ve sonuna Osmanlı tarihiyle ilgili bir bölüm eklenmiştir; bu bölüm ilk Osmanlı vakayınamesi sayılabilir. Mirhad ül-Edeb adlı yapıtıysa Farsça yazılmış manzum bir sözlük çalışmasıdır.
   Diğer Yapıtları(Eserleri): Divan, Cemşid-ü Hurşid (mesnevi, 1975'te basıldı), Tervih ül-Ervah (tıpla ilgili mesnevi), Bedayi üs-Sihr fi Sanayi üş-Şi'r.

Aşık Paşa Kimdir? Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Kırşehir 1272-ay.y. 1333). Yaşamı üstüne bilgiler çeşitli menkıbelere dayanan Aşık Paşa'nın (asıl adı Ali'dir.) Horasanlı Baba İlgyas'ın soyundan geldiği, Baba Muhlis'in oğlu olduğu bilinmektedir. Sefir olarak Mısır'a gittiği, Esir Çoban'ın oğlu Timurtaş'ın vezirliğini yaptığı onun düzenlediği ayaklanmanın başarısızlığa uğraması üstüne gene Mısır'a kaçtığı ve hapsedildiği, dönüşünde Kırşehir'de hastalanarak öldüğü söylentileriyse pek doğrulanamamaktadır. Bununla birlikte, çağının siyasal hareketlerine karıştığı, Kırşehir'de kurduğu (babasının ya da kendisinin) bir zaviyede sünni inançlara uygun bir mutasavvıf olarak düşüncelerini yaymaya çalıştığı kesindir.
   Aşık Paşa'nın güçlü bir şair olduğu söylenemezse de, Türkçe'nin gücünü kavramış olması, ulusal dile dayanan bir edebiyatı yaratmaya çalışması, ona edebiyat tarihinde önemlice bir yer ayrılmasını gerektirir. Düşüncelerinin halk tarafından anlaşılması ve yayılmayı kaygısıyla şiirlerini Türkçe yazmış, öğretici olma istediğini ön planda tutmuştur.
   Başlıca Yapıtları: Garibname, Fakrname, Vasf-ı Hal, Hikaye (mesnevi), Kimya Risalesi (mesnevi).

Süleyman Çelebi Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (bursa 1351'e d.-ay.y. 1422). Yaşamı konusunda yeterli bilgi bulunmayan Süleyman Çelebi'nin Orhan Gazi Döneminin leri gelen bilginlerinden Şeyh Mahmut'un tor
unu olduğu bilinir. Öğrenimi konusunda kaynaklarda bilgiye rastlanmazsa da, yapıtı ve bulunduğu görevler, iyi bir dinsel öğrenimden geçtiğini gösterir. Yıldırım Bayezit'in, Divanı Hümayun imamlığını yapmış, Emir Buhari'nin tavsiyesiyle, 1400'de yapımı biten Ulu Cami'nin imamlığına getirilmiştir. Mezarı Bursa'da, Çekirge yolu üstündedir.

   Süleyman Çelebi'nin Tek yapıtı Vesilet ün-Necatadlı mesnevisidir. Mevlit (ya da Mevlut) adıyla bilinen bu yapıt, sonraki yüzlerce benzeri arasından günümüze kadar gelmiştir ve hala okunmaktadır.

Gülşehri Kimdir? Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk mutasavvasıfı ve şairi (XIV. yy). Yaşama konusunda bilgi bulunmayan Gül şehri'nin, Kırşehirli olduğu ya da Sultan Velet tarafından mevleviliği yaymak için Kırşehir'e gönderildiği, iki yapıtından birini 1301'de yazdığı, ikincisini 1317'de tamamladığını bilinmektedir.
   Kendisini Mevlana'nın ve Sultan Velet'in izleyicisi olarak gösteren Gülşehri, Şiirlerinde aruzu kullanmakla birlik, bilinçli bir Türkçe'ci kimliğiyle, Arapça ve Farsça'dan kaçmıştır. Tasavvuf düşüncelerini yaymaya çalışan ve öğretici ürünler veren bir sanatçı olmakla birlikte, mesnevisi gerçek bir sanatçı kişiliği taşıdığını göstermektedir.
   Başlıca Yapıtları(Eserleri): Felekname (tasavvufla ilgili manzum yapıt), Mantık ut-Tayr (Attar'ın ünlü yapıtının çevirisi), Aruz Risalesi.

Namık Kemal Kimdir? Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi ve yazarı (Tekirdağ 1840-Sakız 1888). Müneccimbaşı Mustafa Asım Bey'in oğlu olan, dedesi Abdüllatif Paşa'nın yanında büyüyen Namık Kemal (asıl adı Mehmet Kemal'dir), onunla birlikte Anadolu ve Rumeli'de, Sofya'da bulundu. Özel dersler alarak yetiştirilip, İstanbul'a döndükten (1857) sonra, Tercüme Odası'na girdi. Şinasi'yele yakınlık kurarak Tasvir-i Efkar'da yazmaya başladı (1863). Şinasi Paris'e kaçınca (1865) da gazetenin yayınını sürdürüp, Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne üye oldu. Siyasal yazıları yasaklayan sadaret buyruğunun yayınlanmasından sonra Erzurum vali yardımcılığına atanarak İstanbul'dan uzaklaştırılmak istenince, Mustafa Fazıl Paşa2nın çağrısına uyarak Paris'e kaçtı (1867). Londra'da Ziya Paşa'yla birlikte Hürriyet gazetesini çıkardı (1868). Yeni Osmanlılar arasındaki anlaşmazlıklar büyüyünce Hürriyet'ten ayrılıp, Zaptiye nazırı Hüsnü Paşa'nın yazısı üstüne İstanbul'a dönerek (1870), Ebüzziya Tevfik'le birlikte İbret gazetesini yayınlamaya başladı (1872). "Garaz Maraz"dır başlıklı yazısından ötürü gazete kapatılarak Gelibolu mutasarrıflığına atanıp, dört ay sonra dönünce, İbret'te yazmayı sürdürdü. Vatan Yahut Silistre piyesinin oynandığı gece (1 Nisan 1913) gördüğü büyük ilginin anlatıldığı bir yazısının İbret'te yayınlanması üstüne, hükümetin bu tür yazılar yayınlanmaması konusundaki uyarısına yeni bir yazısıyla yanıt verince, gazete süresiz kapatılarak (1873), Ahmet Mithat ile Ebüzziya Tevfik Rodos'a, Namık Kemal de Magosa'ya sürüldü.


   Murat V'in tahta geçmesiyle çıkarılan aftan yararlanarak İstanbul'a dönen (1876) Namık Kemal, Devlet Şurası üyeliğine getirilip, Kanunu Esasi'nin hazırlanmasında görev aldı. Kanunu Esasi'nin Abdülhamit II tarafından onaylanmasından kısa süre sonra, asayişi bozan davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklanarak (1877) yargılandı ve Midilli'ye sürüldü. Bir daha İstanbul'a dönemeyip, Midilli (1879), Rodos (1884), Sakız görevinde öldü. Ölümünden sonra, vasiyeti uyarınca cenazesi Gelibolu'da Bolayır'a aktarıldı.
   Tanzimat döneminin en önemli düşünce ve sanat adamlarından Namık Kemal, önceleri Leskofçalı Galip, Yenişehirli Avni gibi şairlerin etkisiyle divan edebiyatı geleneğini sürdüren şiirleri yazmış, Şinasi'yle tanıştıktan ve Avrupa'ya gittikten sonraysa, Batı etkisindeki yeni edebiyatın gelişmesi, yayılması uğrunda çalışmış, Bahar-ı Daniş, Celalettin Harzemşah, İntibah adlı yapıtlarına yazdığı önsözlerde ve eşeltiri yapıtlarında eski edebiyata karşı çıkmıştır. "Vatan, millet, hürriyet" gibi o dönemde yeni sayılan kavramlar çevresinde bir düşünce şiirini amaç almakla birlikte, gerek dil, gerek biçim olarak eski şiirin etkisinden kurtulamamıştır.
   Sanatın Halkı eğitmek için bir araç olduğunu, toplumsal yarar sağlaması gerektiğini savunarak, özellikle eleştiri, makale, oyun, roman türlerinde verdiği yapıtlarla halkın çıkarlarını koruyacak bir meşrutiyet yönetiminin kurulmasını amaç alan Namık Kemal, Sanatın gerçeğe ve doğaya uymasının gerekliliği üstünde durmuş olmakla birlikte, oyunlarında ve romanlarında romantizmin etkisinden sıyrılamamıştır. Dilde yalınlaşmayı, konuşma dilinin kullanılmasını savunurken de oyunları dışında süslü, ağır bir dille yazmıştır. Bütün Tanzimat aydınlarında görülen bu ikilik bir yana, edebiyatın yenileşmesi yolunda verdiği savaşımla döneminin en etkin, kendinden sonraki kuşağı da etkileyen sanatçısıdır. Şiirleri (Namık kemal'in Hususi Mektupları, 4 cilt, 1967- 1969) kitap olarak yayınlanmış, yapıtlarının aşağı yukarı tümü günümüz Türkçe'sine aktarılmıştır.
   Romanları: İntibah (1876), Cezmi (1880).
   Oyunları: Vatan yahut Silistre (1873), Zavallı Çocuk (1873), Akif Bey (1874), Gülnihal (1875), Celalettin Harzemşah (1885), Renan Müdafaanamesi (1908), vb.
   Tarih Yapıtları: Evrak-ı Perişan (ünlü hükümdarların yaşamları, 1872) Osmanlı Tarihi (1888; yeni basımı 3 cilt, 1971- 1974), Büyük İslam Tarihi (1975'te basıldı).

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Şeyh Galip Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi ( İstanbul 1757- ay.y. 1799). Mevlevi tarikatından Mustafa Reşit Bey'in oğlu olan Şeyh Galip (asıl adı Mehmet'tir; Galip Dede de denir), babasından Farsça öğrendikten sonra, mevlevi şairi Neşet'ten ders alıp, Mevlevi tarikatı içinde öğrenimini geliştirdi. Önce Esat, sonra Galip mahlaslarıyla şiirler yazıp, Konya'da Mevlana dergahında başladığı çilesini, İstanbul Yenikapı mevlevihanesinde tamamlayarak (1787), Galata mevlevihanesi şeyhliğine getirildi (1791). Selim III'ün yakın dostluğunu kazanarak, sarayda yapılan söyleşilere katıldı.
   Divan şiirinin tasavvuf alanında son büyük şairi olan Şeyh Galip, aşağı yukarı bütün türlerde yazdığı şiirlerinde, üslupçu bir anlayışla, simgelerle ve mazmunlarla yüklü bir şiir dili kullanarak, sebk-i hindi denilen simgeci ve kapalı şiir anlayışının başlıca temsilciliğini yapmıştır. Hüsn ü Aşk (1783, 1968'de yaniden basıldı) adlı mesnevisi ilk bakışta bir genç kızla bir delikanlının aşkını anlatan bir yapıt olmasına karşılık, aslında şair bu yapıtında, mecazi olarak tanrıya varmak için çekilen çilelerin insan istemini güçlendireceğini, böylece insanın tanrının özünü anlayabilecek yeteneği kazanacağını vurgulamak istemiştir. Öbür yapıtları arasında Divan (Mısır, 1836; 1971'de Abdülbaki Gölpınarlı tarafından yeni basımı yapıldı); Şerh-i Cezire-i Mesnevi, vb. sayılabilir.

Şinasi Kimdir ? Eserleri Nelerdir ?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi ve yazarı (İstanbul 1824-1827 arası- ay.y. 1871). Tophane Müşirliği Mektubi Kalemi'nde çalışırken Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenen Şinasi (tam adı İbrahim Şinasi), devlet tarafından Paris'e gönderilerek (1849) maliye, matematik, toplum bilimleri, tarih alanlarında çalışmalar yaptı. Yurda dönünce (1854) Meclisi Maarif üyeliğine atanıp (1855), Tercüman-ı Ahval (Agah Efendi'le, 1860), Tasvir-i Efkar (1862) gazetelerini çıkardı. Devleti eleştirdiği gerekçesiyle görevine son verilip (1863), gazetesine Namık Kemal'e bırakarak Paris'e gittiyse (1865) Paris'teki Jön Türkler'in siyasal etkinliklerine katılmayıp, sözlü çalışmaları yaptı. İstanbul'a dönünce (1869) bir basımevi açıp, kendi yapıtlarının basımına girişti.
   Batı edebiyatı yolunda ilk örnekleri veren, Batı edebiyatı türlerini tanıtan Şinasi, Türkiye'de yeni edebiyatın kurucusudur. Batı şiirini tanıtmak amacıyla Fransız şairlerinden çeviriler yapmış, eski nazım biçimleriyle yeni düşüncelerini dile getirmiş, öz ve biçim bakımından bütünüyle yeni şiirler de yazmış, şiirinin belirli bir düşünce çevresinde gelişmesini amaç alarak, konu birliğine de önem vermiştir. Düzyazıdaysa, halkın anlayacağı bir dille yazmak gerektiğini savunmuş, kısa, yalın, anlaşılır düşünce cümlesini geliştirmiş, Şair Evlenmesi'yle Batı  tekniğine uygun tiyatronun ilk örneğini vermiş, konuşma dilini başarıyla kullanmıştır. Şiirde yaptığı yeniliklere karşın öğreticiliğin getirdiği kuruluktan, söyleyiş kusurlarından kurtulamadığından, özellikle düzyazı akımında öncü sayılmaktadır.
   Başlıca Yapıtları(Eserleri): Tercüme-i Manzume (şiir çevirileri, 1859; yeni basımı 1960). Şair Evlenmesi (tek perdeli komedi, 1860; yeni basımı 1959), Müntahabat-ı Eş'ar )şiirlerinden seçmeler, 1862; yeni basımı 1945), Durub-ı Emsal-i Osmaniye (atasözleri, 1863), Makaleler (1960'ta basıldı).

Şeyhi Kimdir? Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Kütahya ?- ay.y. 1431 ?). Türkmen asıllı olduğu sanılan, Germiyanoğlu sarayına yakın bir ailenin çocuğu olan Şeyhi (asıl adı Yusuf Sinan'dır), Kütahya'da medrese öğrenimi gördükten sonra, İran'a giderek tasavvuf, tıp okudu. Dönüşünde Ankara'da Hacı Bayram'a bağlanıp, Germiyanoğlu beyi Yakup II'nin hekimliğine getirildi. Karaman seferi sırasında hastalanan Mehmet I'i tedavi edip (1415), özel Tokuzlu köyü kendisine tımar olarak verildi.
   Tasavvuf kültürü ile klasik İran şiirinin ortak özelliklerini ustaca birleştirerek divan edebiyatının gelişmesine katkıda bulunan Şeyhi, dili, imgeleri ve canlı betimlemeleriyle, çağının en büyük şairlerinden sayılmaktadır. Tokuzlu köyüne giderken tımarın eski sahiplerinin kendisine saldırmaları üstüne yazdığı, semiz bir öküzün boynuzlarına imrenen eşeğin başına gelenleri anlattığı Harname (1971'de basılmıştır.) adılı mesnevisi, gerek öykülemedki başarısıyla, gerek toplumsal yaşayış biçimini alaycı bir dille eleştiren içeriğiyle, Türk hiciv edebiyatının önemli yapıtlarındandır. Husrev ü Şirin (bilinen basımı 1963) adlı mesnevisi de benzerlerinin en iyisi sayılmaktadır. Attar'ın Habname'sini çevirdiği ve Neyname adlı bir mesnevisi daha bulunduğu bildirilmişse de, ele geçirilememiştir.
   Divan (tıpkıbasımı 1942'de Ali Nihat Tarlan tarafından yapılmıştır. Şeyhi Divanını Tetkik (1964'te basıldı).

Fuzuli Kimdir? Yapıtları Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Kerbela ya da Hille ?-Irak 1556). Yaşamı konusunda çok az bilgi bulunan Fuzuli'nin (asıl adı Mehmet'tir), Süleyman adlı bir Türkün oğlu olduğu bilinir.Kanuni Sultan Süleyman Bağdat'ı alınca Geldi bur-i evliyaya Padişah-ı namdar (991) tarihini taşıyan dizenin bulunduğu kasideyi padişaha sunduğu ve günde 9 akçalık bir gelir bağlandığı, ama evkaf dairesindeki yolsuzluklar nedeniyle bu parayı da alamayarak, Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi'ye ünlü Şikayetname'yi yazdığı da bilinmektedir. Orduyla birlikte Bağdat fethine katılan Hayali, Taşlıcalı Yahya gibi o dönemin nlü şairleriyle tanışıp, dostluk kurduğu, Hille, Kerbela ve Bağdat çevresinde sıkıntılarla ve geçim zorluklarıyla dolu bir yaşam sürdüğü, "Diyar-ı Rumu gözet terk-i hak-i Bağdat et" demesine karşın Irak bölgesinden ayrılamadığı kendisinin verdiği bilgilerden anlaşılmaktadır.
   Aşkının çeşidi ne olursa olsun, Fuzuli'nin şiirleriyle yarattığı dünya, hatta ünlü Leyla ve Mecnun mesnevisi, biraz da kendi öyküsüdür. Şiiri duygusal planda nasıl Mecnun ile Kerbela şehidi Hüseyin'e bağlanırsa, düşünce açısından da tasavvufla beslenir. Sıkıntı, acı, ayrılık, tokgözlülük, yoksulluk, gözyaşı, döğünme-ama bununla birlikte dünya nimetlerinden sıyrılma-düşüncesi şiirinin özünü oluşturur. Sarayda değil, toplumsal kargaşanın sürüp gittiği, iktisadi bir çöküntünün egemen olduğu Irak'ta yaşamış olması, mersiyelerindeki acı ve yakınmayı açıklayabilir. Ben sözcüğünün neredeyse  her beyitte karşımıza çıkması bireysel bir tavra büründüğünü göstermez. Tersine, Fuzuli'nin ben'i, ortak bir kaderin yansıdığı toplum psikolojisinin bileşkesidir. Şiirlerinde kendi perişanlığını yansıtmış olsa da, yüzyıllar ötesinden günümüze seslenebilmesi, genel anlamda insanı yanından yakaladığını gösterir.
   Başlıca Yapıtları(Eserleri): Türkçe Divan (1851, Abdülbaki Gölpınarlı tarafından 1961'de yayınlandı), Farsça Divan (Hasibe Mazıoğlu tarafından 1962'de yayınlandı), Arapça Divan (yazma nüshası Petersburg'dadır), Leyla ve Mecnun (mesnevi, N.H. Onan tarafından 1956'da yayınlandı., Hadikat üs-Süeda (Kerbela olayını konu alan ve manzum parçalar eklenmiş düzyazı yapı, 1869), Beng ü Bade (500 beyitlik Farsça mesnevi. Esrar ile şarap arasındaki tartışmayı konu alan bu simgesel yapıtın birçok yorumu yapılmış, bilimsel basımı Kemal Edip Kürkçüoğlu tarafından 1936'da gerçekleştirilmiştir), Heft Cam (Sakiname adıyla tanınır. Yedi bölümlük bu yapıtın her bölümünde, şair, bir müzik aracıyla tartışır), Hüsn ü Aşk (Sıhhat ve Maraz adıyla da bilinir. Bu Farsça düzyazı yapıtı, ilk kez 1856'da çevrilmiştir), Şikayetname, Tercüme-i Hadis-i Erbain (manzum 40 hadis çevirisi), Enis ül-Kalb (Farsça kaside; Farsça metin ve Türkçe çevirisiyle birlikte 1944'te basıldı), Türkçe Mektupları (Abdülkadir Karahan tarafından 1948'de yayınlandı).

18 Ağustos 2013 Pazar

Nabi Kimdir ? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir ?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Urfa 1642-İstanbul 1712). Urfalı Hacı Gaffarzadeli ailesinden olan, çocukluğu ve yetiştirilmesi konusunda yeterli bilgi bulunmayan (söylentilere göre arzuhalcilik yapmış, mutasarrıfın dikkatini çekerek İstanbul'a gönderilmesi öğütlenmiştir.) Nabi (asıl adı Yusuf'tur.), 1665'te İstanbul'a gelip, vezir Musahip Mustafa Paşa'a bir şiir sunarak divan katipliğine atandı. Paşa'nın maiyetinde Lehistan seferine katılıp (1671), Edirne'de Mehmet IV'ün şehzadeleri için yapılan sünnet düğününde bulundu (1675). Hac dönüşü (1678), Mustafa Paşa'nın ölmesi üstüne İstanbul'da kalmakl istemeyerek, Halep'e yerleşti; evlendi ve oğlu Ebülhayr orada doğdu (1694). Halep valiliğine atanan Baltacı Mehmet Paşa'nın ikinci kez sadrazamlığa getirilmesi üstüne onunla birlikte İstanbul'a dönüp (1710), Darphane eminliği, başmukabelecilik görevlerinde bulundu.
   Nabi, divan edebiyatının hemen her dalında yapıt vermiş, şiirde yeni bir çığır açmıştır. İran şairlerinden Saip'in (öl. 1677) de etkisiyle, "hakimane" diye adlandırılan hikmet ve atasözüne dayalı bir çeşit düşünce şiiri geliştirmiş, öğreticiliği ilk amaç olarak benimsemiş, Osmanlı toplum düzenini düşünce açısından bütünüyle şiirine yansıtmıştır. Bir bakıma, imparatorluğun çöküşünü sezerek, bu çöküşün ve toplumsal bozukların yarattığı ruhsal durumu dile getirmiş, ahlak açısından aksaklıkların düzeltilmesi görevini, bir çeşit düşünce yol göstericiliğini üstlenmiştir.
   Başlıca Yapıtları: Divan(Türkçe, Bulak 1841, İstanbul 1875), Divançe (Farsça; tam adı Divançe-i Gazeliyat-ı Farisi, basılmamıştır), Terceme-i Hadis-i Erbain (kırk hadis çevirisi; her hadis bir kıtayla çevrilmiştir; 1912'de basılmıştır), Hayriye (Halep'teyken oğlu Ebülhayr adına 1701'de yazdığı mesnevi. Genel anlamda bir nasihatname olan bu yapıtında, her konuda oğluna öğütler verir; görüş ve düşüncelerini sıralar; yaşamda tutması gereken yolu gösterir; Türkçe metin ve Fransızca çevirisi Paret de Courteille tarafından Paris'te 1857'de basılmıştır; Türkiye'de basımı 1889), Hayrabad (mesnevi, yazılışı 1705), Surname (Edirne'deki şehzadelerin sünnet düğününü konu alır; tam adı Vekayi,i Hatan,i Şehzadegan-ı Hazret,i Sultan Mehmet Han'dır;  Agah Sırrı Levend tarafın dan Nabi'nin Surnamesi adıyla basılmıştır, 1944), Fetihname-i Kameniçe (düzyazı, Lehistan seferini konu alır, Tarig-i Kameniçe adıyla basılmıştır, 1864), Tuhfet ül,Haremeyn (hac yolculuğunu konu alan düzyazı seyahatname, 1849'da basılmıştır), Zeyl-i Siyer-i Veysi (Veysi'nin ünlü siyerine zeyl; Mekke'nin alınışına kadar getirilmiştir; 1832'de basılmıştır), Münşeat-i Nabi (özel ve resmi mektupları).

Nef-i Kimdir? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Hasankale, Erzurum 1572'ye d.-İstanbul 1635). Gençliği ve yetişmesi konusunda bilgi bulunmayan, yapıtlarından iyi bir öğrenim gördüğü, Arapça, Farsça öğrendiği, çağının kültürünü özümlediği anlaşılan Nefi-i (asıl adı Ömer'dir), Ahmet I'in tahta çıkışından (1603) sonra İstanbul'a geldi. Padişaha ve dönemin ileri gelenlerine sunduğu kasidelerle göze girip, önce maden mukataacılığına, sonra maden katipliğine getirildi. Murat IV döneminde (1623-1640) ününün doruğuna ulaştıysa da, kaynaklarda belirtildiğine göre, Siham-ı Kaza (Yazgı Okları) yapıtını okuyan padişah tarafından, çevreye düşen bir yıldırım üstüne görevden uzaklaştırıldı (1630) ve bir daha hiciv yazmayacağına söz verdi. Daha sonra, Edirne'de Muradiye mütevelliliğine, ardından İstanbul'da cizye muhasebeciliğine atanıp, yeminini bozarak Bayram Paşa için ağır bir hicviye yazması üstüne, saray odunluğunda boğularak öldürüldü ve cesedi denize atıldı.
   Nef-i yaşadığı dönemden başlayarak kaside ve hiciv alanlarında Türk edebiyatının en usta şairi sayılmıştır. Şiir tekniğine egemen oluşu, ölçü ve uyağı kendi duygu ve düşüncelerinin buyruğuna verişi, sanatının en belirgin özelliğidir. Çoğu divan şairinde görüldüğü gibi tekniğin uyağın buyruğuna girmemiş, yeni kullanılmamış sözcükler, tamlamalar ve deyimlerden oluşan zengin sözcüğü, akıcı, süslü, abartılı söyleyişiyle, kendinden sonra gelenler tarafından bile aşılamamıştır. Abartmaya olan eğilimi, güçlü renkli imgeleriyle, yeni çağrışımlarla birleşerek sanatının kendine özgü yanına vurgular. Duygu ve düşüncedeki abartmanın, biçimde gözetilen uyumun, söyleyişteki coşkunluğun sonucu olarak, özellikle methiyelerinde kimi zaman tekdüzeleştiği, kendini yinelediği görülür.
   Yapıtları: Divan (Türkçe, Bulak, 1836; İstanbul 1852), Divan (Farsça, bir bölümü Hazine,i Fünun'da yayınlandı, Türkçe çevirisi A.N. Tarlan tarafından, 1943), Siham-ı Kaza (yazgı okları, basılmamıştır; Saffet Sıtkı tarafından 1843'te bir seçme derlemesi yayınlanmıştır).
   Dipnot: Yorum atarak bize destek olabilirsiniz.

Nedim Kimdir? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (İstanbul 1681'e d.-ay.y. 1730). Kadı Mehmet Efendi'nin oğlu olan, iyi bir öğrenim gördüğü ve bir sınavı kazanarak müderris olduğu sanılan Nedim (asıl adı Ahmet'tir), sadrazam Şehit Ali Paşa ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından korundu. İbrahim Paşa'nın sadrazam oluşundan (1718) sonra yıldızı iyice parlayıp, paşanın özel kütüphanesinin memurluğuna atanarak, ramazan aylarında padişah huzurunda yapılan tefsir derslerine katıldı. Şiirleriyle Ahmet III'ün beğenisini kazanıp, Ayni'nin tarihini çevirecek kurula alındı (1725). Aynı yıl Mahmutpaşa mahkemesi naipliğine atanıp, Molla Kırımi (1727), saiefendi (1728), Nişancıpaşa, Sekbanıalibey (1727) medreselerinde müderrislikte bulundu. Müstakimzate Sadettin'in (öl.1787) Mecellet ün-Nisab'ında belirtildiğine göre, Patrona Halil ayaklanması sırasında kaçmaya çalışırken Beşiktaş'taki evinin damından düşerek öldü.
   Divan şiirini yenileyen bir yol açıcı sayılan Nedim'de yeni olan, dünyaya, nesnelere bakış açısı, duygu ve düşüncelerini doğrudan, apaçık, söyleyiş zorlamalarına gitmeden dile getirmiş olmasıdır. Lale Devri İstanbul'unu  yansıtan şiirlerinde dış dünyadan aldıklarını duyduğu, gözlediği gibi verir; duyuş izlenimle birleşerek resimleşir, elle tutulur bir görünürlük kazanır. Özellikle gazellerinde soluk alınan, sevişilen, zevk ve eğlenceyle geçen bir dünya çizilir. Klasik şiirin sevgiliyi yaşanan dünyadan koparan, soyutlayan kalıpları yeniden yorumlanıp, ölü sevgili canlı bir varlığa dönüştürülür. Şarkı biçimini yeniden canlandırması, bu türün en iyi örneklerini vermesi, yaşama sevincini ta içinde duyan, hor görülen geçici dünya zevklerini tatmayı amaç alan bir yaradılışın doğal sonucudur. Kasidelerinde de klasik anlayıştan uzaklaşmıştır. Uyakları kullanışının, dizeyi kuruşunun, söyleyişteki bükülüşlerin ve akıcılığın yanı sıra, İstanbul Türkçesi'ni halkın dilini ve bu dilin sözlük hazinesini çok iyi kullanmış olması açısından da önemlidir. Divan'ında rastlanan heceyle yazılmış türkü, tek örnek de olsa, aruz dışında bazı denemelere giriştiğini gösterir. Şeyh galip'ten başlayarak, Namık Kemal, Faruk Nafiz ve Yahya Kemal'e kadar uzanan bir şairler zincirini etkilemiştir.
   Yapıtları: Divan (Nedim-i Kadim'in Divan'ınla birlikte, Halil Nihat Boztepe tarafından, 1922; Abdülbaki Gölpınarlı tarafından, 1951), Şehit Ali Paşa'ya İstida (Arapça,Farsça bir mülemma, K. Edip Kürkçüoğlu tarafından, 1953), Nigarname (İzzet Ali Paşa'nın Tezkire'sine şaka yollu yanıt).

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Aşık Veysel Kimdir? Gerçek adı nedir? Yapıtları nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk halk şairi (Sivrialan, Şarkışla, Sivas 1894-ay.y. 1973). Bir çiftçinin oğlu olan Aşık Veysel (asıl adı Veysel Şatıroğlu'dur), yedi yaşındayken bir çiçek salgınında gözleri kör olunca, eline verilen sazla oyalanmaya çalıştı. İlk saz dersini Çamşıhlı Ali Ağa adlı birinden alıp, 1928'den sonra gezgin halk şairliğine balkayarak, Cumhuriyet'in onuncu yıldönümünde, üç ay yaya yürüyerek geldiği Ankara'da şiirlerini okudu (1933) ve ünü hızla yayuldı. O tarihten sonra Anadolu'nun birçok yerini gezip, büyük kentlerdeki aydınlarla ilişki kurdu; türkülerini ilk kez İstanbul radyosunda okudu. Ahmet Kutsi Tecer'in ilgisiyle şiirlerini yayınlayıp (1941-1944), önce Arifiye ve Hasanoğlan (1942-1944), sonra Eşkişehir Çifteler köy enstitülerinde halk türküsü öğretmenliği yaptı.


Çağımız halk şairlerinin en güçlülerinden sayılan Aşık Veysel, aşk, doğa, tasavvuf inançları, toplumsal gerçekler gibi çeşitli temaları halk şiiri geleneği içinde ustaca birleştirmiş, çağdaş kültürün verilerinden de yararlanarak, halk şiirinin dil, deyiş ve öz açısından zenginleşmesine katkıda bulunmuştur.

Yapıtları: Deyişler (1944), Sazımdan sesler (1949), Dostlar Beni Hatırlasın (bütün şiirleri, 1970)

6 Ağustos 2013 Salı

Karacaoğlan Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk halk şairi (XVII.yy.).Yaşamıyla ilgili bilgi bulunmayan Karacaoğlan'ın, kaynaklardaki bilgilerden ve şiirlerinden XVII. yy'da yaşadığı, Türkmen aşiretleri arasında yetiştiği, Çukurovalı olduğu, başta Anadolu, Osmanlı topraklarını dolaştığı, Rumeli'de bulunduğu, uzun süre yaşadığı sanılmaktadır. Tıpkı Yunus Emre gibi, mezarının bulunduğu yer konusundaki söylentilerde değişiktir.Sözlü Türk halk edebiyatında adına bağlanan ve XVI. yy. ile XX. yy. arasında oluşan "Karacanoğlan geleneği" içinde, gerçek yaşam öyküsünü saptayabilmek olanaksızdır.


Aşağı yukarı bütün cönklerde şiirlerine rastlanması, halk öykülerine girmesi, yaşadığı dönemde yalnız Anadolu Ve Rumeli'de değil, Azerbaycan ve Kırım'da da ün saldığını göstermektedir. Leh kökenli Ali Ufki'nin Mecmua-i Saz ü Söz (1648) adlı koleksiyonuna Karacaoğlan'ın iki türküsünü notalarıyla alması da, saray çevrelerinde de yapıtlarının çalınıp söylendiğini kanıtlamaktadır. Etkisi halk edebiyatını aşarak yazılı edebiyata da yansımış, Meşrutiyet, Cumhuriyet dönemlerinde halk şiirini örnek alan ya da halk geleneğini değerlendirmek Rıza Tevfik, Faruk Nafiz, Behçet kemal, Ahmet Kutsi,Cahit Külebi gibi şairleri etkilemiştir.


Karacaoğlan'ın şiirlerinde, divan ve tekke şiirinin etkisi görülmez. Aruzu hiç kullanmamış, hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde halkın konuştuğu dili işlemiş, daha çok koşma ve semai türlerini yeğlemiştir. Aşk, doğa sevgisi, gurbet temaları çevresinde yaşama, dünyaya bağlı bir şiir geliştirmiş, doğadan, çevresindeki canlı varlıklardan ve nesnelerden aldığı imgeler, benzetmelerle, Türk halk şiirinin günümüzde de eskimeyen en güzel örneklerini vermiştir.


Yaşamı ve şiirleri birçok araştırmaya, incelemeye konu aşan Karacaoğlan'ın 480 şiiri, Cahit Öztelli'nin Karacaoğlan, Bütün Şiirleri (1970) adlı yapıtında toplanmıştır.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Ali Şir Nevai'nin Hayatı

Aklindaki.blogspot.com
 Çağatay şairi (Herat 1441-ay.y. 1501). Kiçkine Bahşi ya da Kiçkine Bahadır adıyla anılan,Timuroğulları'nın hizmetinde bulunmuş Gıyasettin Kiçkine'nin oğlu olan Ali Şir Nevai, süt kardeşi Hüseyin Baykara'yla
birlikte öğrenim görüp, Horasan hükümdarı Ebülkasım Babur tarafından korundu. Ebülkasım'ın ölümünden sonra (1457) Ebu Sait Mirza'nın hizmetine girip, ilgi görmeyince Semerkand'a giderek öğrenimini
tamamladı. Hüseyin Bakara Herat'ı ele geçirerek sultan olunca (1469), mühürdarlığa getirilip, Divan beyliği (1472), Esterabad valiliği yaptı (1487-1488). Resmi görevlerini bırakıp, sultanın nedimi olarak, devlet yönetiminde etkinliğini sürdürdü.Irta Asya'bub ve yetiştiği yüzyılın en büyük sanatçılarından sayılan Ali Şir Nevai, sanatı, bilgisi, düşünceleri ve yapıtlarıyla, büyün Türk edebiyatını etkilemiş, yapıtlarında, Fars dilinin egemen olduğu bir çevrede Türk dilinin zenginliğini göstermeyi, Türklük bilincini geliştirmeyi amaç almıştır.