sağlıkvespor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlıkvespor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Nisan 2014 Cuma

Gen Nedir Nasıl Geçer Aileden Gelen Gen

aklindaki.blogspot.com
   Kalıtım birimi, öbür kalıtım birimleriyle birlikte, anne babadan döle geçen genler, tek başına ya da başka genlerle birlikte işlev görüp, oluşan yeni organizmanın bir ya da daha çok özelliğini belirler. Bir organizmanın kalıtımsal yapısını oluşturan genlerin toplamına genom adı verilir.

   Genler, kromozom adı verilen genetik malzeme zincirleri içinde bulunurlar. Hücrelerin büyük bir bölümünde, her gen, özel bir kromozomun içinde belli bir yerde bulunur. Bununla birlikte, kromozomlar kopabilir ve üstlerindeki genlerden bazıları, ya aynı kromozomun ya da başka kromozomların üstünde başka yerlere aktarılabilirler. Böyle bir aktarım durumunda, yeni gen birleşmeleri ortaya çıkar. Genler, kim yasal yapıları bakımından da değişikliğe uğrayabilirler. Değişmiş, yeniden birleşmiş ya da kimyasal değişiklik geçirmiş biçimleriyle bu genler, değişmemiş genlerden farklı etkilere yol açarlar. Çevre de, gen tarafından iletilen özelliğe bağlı olarak, genin potansiyel etkisinin gerçekleşme derecesinin belirlenmesinde önemli rol oynayabilir.

24 Aralık 2013 Salı

C Vitamini Nasıl Tüketmeliyiz? Yan Etkisi Var mı?

aklindaki.blogspot.com
   Bilim adamların araştırmalarına göre C vitamini tüketiminin çok yanlış olduğunu açıkladı. Genellikle insanların yaptığı hatalar, C vitamini grip veya nezle olduktan sonra tükettiklerini açıkladılar. Bu davranışın hiçbir şekilde olumlu bir tarafı yoktur. Yani C vitaminini hasta olunca değil, hasta olmadan önce tüketmeliyiz.







                                 C Vitaminini Nasıl Tüketmeliyim?
   C vitaminini günlük olarak tüketmeliyiz. Mesela günde 1 veya 2 mandalina ya da
portakal. Çay içerken çaya atılan limonun da büyük etkisi var. Bu sayede gelebilecek grip ve nezlelerden kurtulabiliriz.


                         C Vitamini Bulunan Yiyecekler Kilo Aldırır mı?
   Hiçbir şekilde kilo almak söz konusu bile değil. Hatta zayıflayacaksınız. Çünkü aşağıda belirtiğim besinlerde genellikle lif ve vitamin bulunmaktadır. Yani yağ veya karbonhidrat oranı yoktur ya da çok azdır.


                                Aşırı C Vitamininin Yan Etkisi Var mı?
   Evet arkadaşlar aşırı C vitamini çok yanlış bir yöntem. Çünkü aşırı şekilde C vitamini ilerde böbreklerde taş yapıyor. Bu da farklı rahatsızlıklar getirir beraberinde.


C Vitaminin En Fazla Bulunduğu Meyve ve Sebzeler
Mandalina
Portakal
Limon
Greyfurt
Turunçgiller
Ispanak
Karnıbahar
Kırmızı Lahana
Çilek
Tere
Roka
Sivri Biber

19 Aralık 2013 Perşembe

Ayak Kokusunu Nasıl Önleyebilirim?

aklindaki.blogspot.com
   Ayak kokusu çekinilecek bir konu değildir. Sonuç da bazı insanlarda olan ayak kokusu hastalıktan gelebilir. Peki diğer ayakları kokan insanların ne yapması gerek? Nasıl ayak kokusu geçer? Ayak kokusu neden olur? Niçin ayaklarım kokuyor? Diye düşünebilirsiniz. Bu yazımda sizlerin neler yapması gerektiğini ve nedenlerini anlatacağım.

   Öncelikle yapacağımız ilk işlerden biri akşam eve geldiğimizde, ayaklarımızı bol sabun ve su ile yıkamalıyız. Ama nasıl yıkamalıyız? Öyle sadece sabunu döküp su ile durulamalıyız. Öncelikle ayaklarınızı suya sokun ve elinizle 15 20 saniye yıkayın. Sonra sabunu döküp güzel bir şekilde ayaklarımızı 5 dakika hafif sert şekilde çitileyerek yıkamalıyız. Sonuçta üstünde toplanan ölü deriler ve kirler ancak bu şekilde çıkar.

   Ayak yıkamasında anlaştığımıza göre diğer önemli etkilere gelelim. Günlük çorap değişimi. Çoraplarımızı günlük giymeliyiz. Bazı arkadaşlar benim ayaklarım kokmuyor veya kirlenmedi bir gün daha giyerim düşüncesindedir. Bu tamamen yanlış bir düşüncedir. Sonuçta 12 veya 16 saat onları giyip, ister ayakkabı içinde ister dışarıda giyip kir ve tozları alıyoruz. Günlük çorap değişimi çok önemli...

   Çorapta da anlaştığımıza göre diğer etkilere geçelim. Ayakkabı kullanımı. Öncelikle arkadaşlar ortalama her gün 12 saat bir ayakkabıyı giydiğimizi düşünürsek, bir ayakkabının ayak kokusunu %70 etkilediğini anlayabiliriz. Yapmamız gerekenler çok basit. İki tane günlük ayakkabınız olacak. Peki bu ayakkabıları nasıl kullanmalıyım? Ayakkabı kullanımı 3 gün ara ile olmalıdır. Yani 3 gün bir ayakkabıyı, diğer 3 gün diğer ayakkabıyı giymeliyiz. Bu sayede hem ayakkabılarımız hava almış olacak. Bu da ayak kokma sorununu ortadan kaldıracaktır.

   Biraz para harcayacaksınız ama bu sadeye utanç verici ayak kokusundan da kurtulmuş olacaksınız. Ve günümüzde bulunan hava alan ayakkabıları tercih etmelisiniz. Bu sayede ayaklarınızın kokması sona erecektir. Eğer bunları yaptığınız halde hala ayak kokusu varsa doktora başvurmanızı tavsiye ederiz.

12 Aralık 2013 Perşembe

Kalori Yakma, Nasıl Zayıflarım, Ne Yesem Yarıyor, Ne Yapmalıyım?

aklindaki.blogspot.com
Evet arkadaşlar fazla kilolar herkesin bildiği gibi kadınlar ve erkekler içerisinde çok fazla yaygındır.
Türkiye'de obezite oranı gün geçtikçe artıyor. Bunun önüne geçmenin bir çok yolu var. Ama bunlar bedelli olduğundan dolayı halkımız bu konudan uzak duruyor. Günlük bir kaç hareket yaparak kilo vermekle kalmayıp, formumuzu koruyacağız ve fit kalacağız. Nasıl mı? Okumaya devam edin.


   Öncelikle başarmanız için gerekenler azim, istek ve hırsla başlar. Kafanızda bitirmeniz gerekir. Şimdi başlayalım. Ben başlıyorum ama siz kararınızı verdiyseniz başlayın.
   Sabahları kahvaltı yaparken çekinmeyin. Sonuç da bütün gün ayaktasınız ve bunlara ihtiyacınız var. Kalori vermek için yemekten kısmak yerine hareket oranınızı artırın. Şöyle başlayalım.
1-)Sabah Koşusu: Sabah kahvaltı yapmadan 15-20 dakikalık bir koşma sizi oldukça formda hissettirir.Ardından kahvaltınızı yapın ve kendinizdeki ufak değişimi fark etmeye başlayacaksınız.
2-)Öğle sporu yapmak gibisi yoktur. Unutmayın spor aç karna yapılmalıdır. Nedeni vücutta karbonhidrat ve yağ oranı en az acıktığınızdadır. Yapacağınız hareketler çok basit. Sağ elinizle sol ayağınıza, sol elinizle sağ ayağınıza dokunun. Bunu 10 defa olmak üzere 4 set yapın. Sonra 2 elinizle ayak uçlarınıza dokunup kalkın bunu da 5 defa olmak üzere 2 set yapın. Yaptınız ve hafiften terleme, yorgunluk hissi geldiyse harika! Çünkü fazla kalorilerinizden kurtulmaya başladınız. Evet yaptıktan sonra hafif bir öğle yemeği yiyin. Mesela salata olabilir.
3-)Geldik en önemli yere akşam sporu ve yemeği. Bazı bilim adamları açıklamalarında akşam sporunun sabah sporundan daha etkili ve daha sağlıklı olduğunu ortaya koymuştur. Bizimde yapmamız gereken akşam sporunu düzenli bir şekilde yapmamız. Yapmamız gerekenler mesela akşam yürüyüşü veya merdivenlerden çıkmak gibi basit şeyler olabilir. Akşam yürüyüşü 15-20 dakika sonucunda eminim en kısa sürede formunuza gireceksinizdir. Şimdi herkesin mazeretleri olacaktır mesela benim zamanım yok çalışıyorum ya da çocuklarım var yapacak zaman bulamıyorum. Tamam o konuda da size bir kaç seçenek sunacağım. Mesela akşam evden işe giderken araba ile gitmek yerine yürüyün. Eğer yol çok uzun ise eve 2-3 durak kala inip yürüyün. Hem karnınız aç hemde çalıştığınız için kaslarınız gergin yani tam spor yapılacak zaman. Akşam yemeğine gelirsek burası çok önemli. Yiyeceğiniz şeyler yağ oranı düşük yiyecekler olsun.
   Bu sadece bir günlük idi. Bunu bir hafta yaptıktan sonra bir tartılın sonra kararı siz verin
BİR KAÇ İŞİNİZE YARIYACAK ÖNERİLER: Gazlı içecekler tüketmeyin. Kalorisi çok yüksek. Akşamları tatlı yemeyin aşırı yağ var. Akşam yemeğini fazla kaçırmayın.
Dipnot: Tedavi amaçlı değildir sadece bilgi vermek amaçlıdır. Eğer spor yapamayacak rahatsızlıklarınız varsa lütfen denemeyin sadece bilgilendirmek amaçlı yazılmıştır.

24 Eylül 2013 Salı

Dişleri 2 dk İçinde Beyazlatma

Evet arkadaşlar benimde merak ettiğim bir konu. Bunun araştırmasını yapıp elde ettiğim sonucu açıklıyorum.

aklindaki.blogspot.com
Cevizin tam olgun olmadan yeşil kısmı.
Resimde gördüğümüz yeşil kısımlar dişlerimizi anında mükemmel bir beyazlatma gücüne sahip. Nasıl mı ? Arkadaşlar cevizin yeşil kısmını küçük parmağımızın ucu kadar kesiyoruz. Sonra dişimizi fırçalar gibi sürüyoruz. Yalnız dudaklarınıza gelmesin çünkü kıpkırmızı yapar. Bunu erkekler için dedim. Dişinize ortalama 1-2 dakika sürdükten sonra ağzınızı yıkayın aynaya bakın ve dişlerinizin bembeyaz halde göreceksiniz. Bu yöntem diş macunlarında uygulanmamış bu zamana kadar belli ki araştırılmamış. Ben bunu ilk duyduğumda inanmadım ama denedim sonucu görünce dilimi yutucaktım. Diş mineleriniz sarı olsa bile dişleriniz bembeyaz bir görünüş içinde olacaktır. Denemenizi şiddetle tavsiye ederim.

23 Eylül 2013 Pazartesi

Plastik Cerrahi Nedir Kısa Bilgi

aklindaki.blogpsot.com
   Doğuştan, bir yaralanma sonucu ya da hastalık sonucu oluşan biçim bozukluklarının ve çirkinliklerin düzeltilmesiyle uğraşan cerrahide uygulanan ameliyatların örnekleri arasında bozuk biçimli kulakların düzeltilmesi, burun ya da çenelerin düzeltilmesi, tavşan dudağı ya da yarık damağın yeniden onarılması, meme alma ameliyatından (mastektomi) sonra göğsün yeniden yapılandırılması, yanıklardan sonra uygulanan onarım ameliyatı, doğum lekelerinin düzeltilmesi; bedenin normal görünümünü vermek için eksik olan bir bölümün, sözgelimi eksik olan bir göğüs kasının takılması vb. sayılabilir.

   Plastik cerrahinin, "estetik (ya da kozmetik) cerrahi" adı verilen bir başka alanı da, bir kimsenin yüzündeki ya da bedeninin herhangi bir yerindeki kendisini rahatsız eden normal bir özelliğini düzeltmeyi konu alır. Kapsamına, yüzde yaşa bağlı deri kırışıklıklarının ve sarkıklarının azaltılması da girer. Başlangıçta yalnızca zengin ve ünlü kişilerin başvurdukları bir dalken, günümüzde bütün toplum katları arasında yaygınlaşmaktadır.

   Estetik cerrahide en yaygın ameliyatların başlıcaları şunlardır: Burnun yeniden biçimlendirilmesi (rinoplasti); kepçe kulakların düzeltilmesi (otoplasti), gözlerin çevresindeki sarkık derilerin alınması (blefaroplasti); yaygın olarak "yüzü gerdirmek" adı verilen, yüz derisinin gerilmesi ve yüzdeki kırışıklıkların düzeltilmesi; basık ya da sivri çenelerin yeniden yapılandırılması; göğüslerin(memelerin) irileştirilmesi; özellikle karın ve kalçalardaki (çok iri bir çenedeki yağ hücrelerinin çıkarılması (linoplasti); saç aktarımı. Kimyasal olarak derinin soyulması yöntemi, ince kırışıklıkları ve küçük deri lekelerini yok eder; çıban izlerini yok etmek içinse, deriyi sıyırma işlemi uygulanır.

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Ergenlik dönemi

aklindaki.blogspot.com
Ergenlik (erinlik, büluğ), üreme yeteneğinini ortaya çıktığı, yetişkinlere özgü beden ölçülerinin ve hatlarının göreceli olarak oluştuğu hızlı biyolojik olgunlaşma dönemidir. Kızlarda erkeklerden yaklaşık 2 yıl önce gerçekleşir ve bedensel değişikliklerin oluşması için 1,5-4 yıl arasında değişen bir süre gerekebilir. Çoğunlukla 10-11 yaşındaki kızlarda, östrojen adı verilen cinsel hormon, olgunlaşan yumurtalıklar tarafından giderek artan miktarda üretilir. Bu hormon, göğüslerin ve dölyatağının gelişmesini ve niteleyici beden hatlarını oluşturan yağ dağılımını başlatır. Kızlar, erkek hormonu androjeni de üretirler; bu hormon da, kasık ve koltukaltı kıllarının çıkmasını, klitorisin (bızır) ve büyük dudakların genişlemesini başlatır. Kadınlarda cinsel arzuyu ve üreme bölgesindeki uyarı şiddetini belirleyen de androjendir. Ergenlik sürecinin aşağı yukarı ortalarında, hipotalamus, başlar ve ilk adet kanaması olur.

   Erkek çocuklar yaklaşık 12 yaşına geldiklerinde, erbezleri genişlemeye başlar. Aşağı yukarı bir yıl sonra, giderek artan miktarda testosteron üretilir. Bu cinsel hormon, penisin, prostatın ve kasık kıllarının büyümesini, sesin kalınlaşmasını, erkeklere özgü kas ve kemik yapısının gelişmesini başlatır. Canlı sperma hayvancıkları (spermatozoyitler) taşıyan sperma (meni) fışkırtma yeteneği, çoğunlukla 14 yaşından biraz önce gerçekleşir. Hem erkeklerde hem de kızlarda ergenlik, ortalamanın 2,5 yıl öncesinde ya da sonrasında ortaya çıkabilir; bunların her ikisi de normal sayılmalıdır.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Fobi Nedir?

aklindaki.blogspot.com
Belirli bir durum, düşünce ya da nesnenin yol açtığı akıldışı, takınaklı ve yoğun korku. Fobili ruhsal bozukluklar, modern sınıflandırmaya göre, kaygı bozukluklarının bir alt kategorisidir. Bazı yaygın fobiler arasında, kalabalıktan, yükseklikten, kapalı yerlerden (klostrofobi) açık alanlardan (agorafobi),  toplumsal durumlardan, ölümden, karanlıktan , hayvanlardan, yabancılardan ve başka insan gruplarından, meteoroloji olaylarından elektrikten duyulan korkular sayılabilir. Fobileri bulunan kişiler, baş dönmesi, çarpıntı, bulantı ve kımıldayamaz duruma gelmek gibi durumların içinde bulunduğu bazı belirtiler gösterebilirler.

   Fobinin nedeni bilinmemekle birlikte, bu konuda çok sayıda kuram ileri sürülmüştür: Korkuların, korkulan şeyle ilgili olarak yaşanan tek bir ürkütücü olayın sonucu olduğunu ileri süren kuram; fobilerin çocuklukta yaşanmış ruhsal kaygıları maskeleyen durumlar olduğu ileri süren kuram; fobilerin uzun bir zaman boyutu içinde yavaşça "öğrenildikleri"ni ve fobilerin korkulan şeye ilişkin çarpılan düşüncelerin sonucu olduğunu ileri süren kuram; vb. Çeşitli fobiler için, her biri oldukça başarılı çeşitli tedaviler geliştirilmiştir. Psikanaliz, hastaların, bastırılmış çocukluk travmalarıyla ilgili korkuların hatırlanmasına yardımcı olmaya çalışır. Davranışçılar iki tedaviden birinden yararlanırlar: Korkulan şeyle aşamalı olarak ya da yoğun biçimde karşı karşıya getirme. Bilişsel ruhbilimciler hastaların, korktukları şey konusunda düşünme biçimini değiştirmeye çalışırlar. Ayrıca fobili hastaların tedavisinde ruhsal tedavinin ilaçlar, vb. biçimleri de başarıyla uygulanmaktadır.

Metabolizma Nedir?

aklindaki.blogspot.com
Organizmada gerçekleşen bütün kimyasal tepkimeleri topluca belirten terim. Söz konusu tepkimelerin aşağı yukarı tümünde, "enzim" adı verilen, tepkime hızlarını yüzlerce, milyonlarca kez hızlandırma yeteneği bulunan karmaşık protein molekülleri, katalizör işleri görürler.
   Canlı hücrenin içindeki yapılan çoğu son derece karmaşıktır ve dönemsel olarak yenilenmeleri gerekir. Yeni moleküllerin yapım süreci "anabolizma" adı verilir. Yıpranmış ya da artık gereksinme duyulmayan yapıların, daha küçük moleküllere yıkılarak ya yeniden kullanılmaları ya da dışarı atılmaları süreciyse, "katabolizma" diye adlandırılır. Yalnızca kalbin pompalama hareketleri, kas kasılmaları ve sinir iletimi için değil, canlı hücrelerin büyük moleküllerini yapmak için gerekli kimyasal işleri karşılamak için de, büyük miktarlarda enerjiye gereksinme duyulur.Anabolizma ve katabolizma, metabolizmanın iki evresini oluşturur, birbirlerinden bağımsız olarak ve sürekli biçimde gerçekleşirler.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Kabızlık Nedir?

aklindaki.blogspot.com
Bağırsakların zor ya da seyrek boşalması. Dışkının kalınbağırsakta ve göden bağırsağında tutulması, çok fazla suyun emilmesine, bu yüzden de dışkının kuruyup sertleşmesine neden olarak, dışkılamayı güçleştirir. Bağırsaklar dışkıyla sürekli daha çok doldukça, bağırsak kasları gerginlerini yitirirler ve kabızlık süregenleşir (bu durum basura yol açabilir).


Kabızlık, ayrıca, bağırsakların bir ur nedeniyle ya da yapısal bir biçimde bozukluğuyla tıkanması gibi, başka bir rahatsızlığın belirtisi olabilir. Bunlar dışında daha başka birçok neden, bağırsak kaslarının normal itici işlevlerini yitirmelerine yol açabilir. Ayrıca, dışkı kitlesinin oluşması için gerekli bitkisel liften yoksun bir beslenme rejimi ve dışkılamayı sık sık geciktirmek de, kabızlığa neden olabilir. Bununla birlikte, dışkılamanın her gün, düzenli zamanlarda ve büyük miktarda olması gerektiği yolundaki inanç yanlıştır.

Kan Basıncı Nedir? Nasıl Yükselir?

aklindaki.blogspot.com
Dolaşım sistemi atardamarları içindeki kanın basıncı. Kan basıncı, kanın kalpten pompalanmasına, atardamarcıkların direncine ve atardamar çeperlerinin esnekliğine bağlıdır.
   Kan basıncı (ya da tansiyon), yerleşmiş uygulamaya göre, önce kasılma basıncı (sistolik basınç), sonra gevşeme basıncı (diyastolik basınç) olarak yazılır. Kasılma basıncı, kalbin kasılması sırasında oluşan en büyük kan basıncıdır (büyük tansiyon); gevşeme basıncı, kalbin gevşeme ya da dinlenme durumunda ölçülen en düşük basınçtır (küçük tansiyon).
   Normal kan basıncı, hayvan türleri arasında, bir türün kendi içinde ve bireyden bireye göre büyük ölçüde değişir. Erişkin bir genç insanın dinlenme durumunda kol atardamarındaki ortalama basınç, 120/80 mm cıvadır (Hg). Zürafada, beyne kanın gönderilebilmesi için 260 mm Hg kadar yüksek kasılma basınçları gerekir.
   İnsanlarda normal ve yüksek kan basıncı düzeylerini neyin oluşturduğu çeşitli tartışmalara konu olmuştur. 50 yaşın altındaki erişkinlerde, 150-90 mm Hg, üst normal sınır sayılır. Kan basıncı normal olarak yaşla artar; bunun nedeni genellikle atardamarların esnekliklerinin azalmasıdır. Fiziksel etkinlik ve duygusal stres, kan basıncını yeçici olarak yükseltebilir.

Kan Bankası Nedir? Ne İçin Yapılır?

aklindaki.blogspot.com
Kanın toplandığı, depo edildiği ve daha sonra kan aktarımlarında kullanılmak için işlemden geçirildiği kurum. Kan aktarımlarının daha XIX. yy'ın başlarında uygulanmasına karşılık, kan bankaları ancak, kanı pıhtılaşmadan koruma, soğutma ve mikroptan arındırılmış koşullar altında depolama sorunlarının çözüm yolları bulunduktan sonra kurulabildi (ilki Ocak 1937'de ABD'de).

   Bütün kan alımlarından önce, kan vermenin gerek vericiler için (kan yitimi nedeniyle), gerek alıcılar için(hastalık bulaşması tehlikesi
nedeniyle), zararlı olmamasını güven altına almak amacıyla, vericilerin taramadan geçirilmesi gerekir. En çok kan verme sıklığı (yılda beş kez ya da sekiz haftada bir, 480 ml'lik ünite) bedenin, verilen kanın alyuvarlarıyla birlikte yitirilen demiri yenileme yeteneğine bağlıdır. Toplanan kan, test örnekleriyle birlikte, mikroptan arındırılmış torbalarda korunur. Bu torbalar, kanın pıhtılaşmasını içeren bir madde ile 1 °C-6 °C'lık sıcaklıklarda denetimli soğutma altında beş hafta süreytile depolanmasına olanak veren besleyici bir çözelti içerir. Bazı durumlarda, kan borusu öbür torbalara içten bağlı olan, böylece kanın bileşimindeki maddelerin bulaşma tehlikesi olmadan hazırlanabildiği bir torbada toplanır.
   Kan bankasında, kanın tipinin, AB0 grupları, Rh etmenleri, vb. bakımından belirlenmesi gerekir. Verilen bütün kan ünitelerinin, alıcıya bulaşma olasılığı taşıyan AİDS ve bazı karaciğer iltihabı biçimleri gibi enfeksiyon hastalıkları antikorları bakımından testten geçirilmiş olması gerekir.
   Birçok kan ünitesi, kan bankaları tarafından kan ünitesini oluşturan birimlere ayrılır; en çok kullanılan kan ürünleri alyuvar, trombosit konsantreleri, plazma ve etmen VIII içeren doldurulmuş-kurutulmuş plazma özütü paketleri olarak hazırlanır.
   Kansızlığın düzeltilmesi için paketlenmiş alyuvarların kullanılması, hastalara gereksiz yere plazma verilmesini önler; böylece kan aktarımlarının etkililik ve güvenliğini artırır. Trombositleri eksik, dolayısıyla da kanama eğilimi olan hastalar için, trombosit aktarımları gereklidir. Çoğunlukla dondurulmuş taze plazma biçimindeki plazma aktarımları, plazma pıhtılaştırıcı etmen eksikliklerini düzeltmekte çok büyük yarar sağlarken etmen VIII içeren paketler, A tipi kanama hastalıklı kişilerin tedavisinde önemli yer tutar.
   Alışılmış kan alımlarının yanı sıra, birçok kan bankası, plazma ve bazı kan ürünlerini, "plazmaferez" adı verilen bir işlemle toplar. Bu yöntemde, toplanan kanın alyuvarları, plazma ayrıldıktan sonra hastaya geri verilir. Vericinin alyuvar hacmi korunduğu ve plazma da alyuvarlardan daha hızlı bir biçimde yeniden yapıldığı için, plazmaferez, tam kan alınmasından oldukça daha sık uygulanabilir.
   Kan bankaları aynı zamanda ameliyat olacak hastalara ameliyat sonrası vermek için hastanın kendisinden alınan kanı da toplarlar. Bu işlem, kan aktarımıyla hastalık bulaşması tehlikesini azaltmasının yanı sıra, ender kan gruplarında hastaları, aynı gruptan kan bulunamaması olasılığından da korur.

Kalp Krizi Nedenleri, Belirtileri

aklindaki.blogspot.com
Kalbe kan geliminde bir eksiklik ya da belirgin bir yokluk sonucu, kalbin sol karıncığının bir bölümünün ölmesi. Kalp krizi (kalp kası enfarktüsü ya da kalp enfarktüsü; halk arasında kısaca "enfarktüs" diye de belirtilir) geçirenlerin yarıdan çoğu, hastaneye kaldırılamadan apansızın ölmekte, bu ölümler, ritim bozukluğu sonucu kalbin pompalama eyleminin apansızın etkisizleşmesine bağlanmaktadır. Kalbe yetersiz kan gelmesinin başlıca nedeni, kalp atardamarlarının damar sertliği sonucu tıkanmasıdır. Öbür nedenler arasında kalp toplardamarlarının tıkanması, amboliler ve spazmlar sayılabilir.
   Kalp krizi belirtileri, şiddetli ve uzun göğüs sıkışması ve ağrısı (çenelere ve kollara da yayılabilir), soluk alamama, düzensiz nabız, solukluk ve soğuk terlemedir. Hastanın kurtarılması bakımından acil bakım son derece önemli olabilir; acil kalp-akciğer canlandırması uygulamak da bazı hastaları apansız ölümden kurtarabilir. Hastane bakımı, hastanın fizyolojik durumunun izlenmesini ve ağrıyı denetim altına alıp, kalp ritminin ve kan basıncının kararlı durumda kalmasını sağlayan ilaçların kullanılmasını içerir. Acil-bakım alanındaki son gelişmeler arasında pıhtı çözücü (trombolitik) ilaçlar ve balonlu sondalarla kalp atardamarlarının genişletilmesi sayılabilir.