19 Ağustos 2013 Pazartesi

Muammer-el Kaddafi Kimdir? Ne yapmıştır?

aklindaki.blogspot.com
Libyalı develet adamı (Sirt, Misurata'nın güneydoğusu 1942). Orduya katılıp (1965), Bağımsız Birlikçi Subaylar topluluğunu kuran (1964) Muammer el-Kaddafi, Kral İdris'i deviren darbede (Eylül 1969) önemli rol oynadı, Devrim Konseyi başkanlığı ile Savunma ve içişleri bakanlıklarını üstlenip, Devrim Konseyi tarafından albaylığa yükseltildi (Eylül 1969). Başbakan ve savunma bakanlığına getirilip (1970), 16 Temmuz 1972'de başbakanlığı ve bazı görevlerini Abdüsselam Callud'a devretti. İsrail'e karşı bütün güçlerin seferber edilerek savaşılmasını sağlamak için İslam'a dayalı bir Arap sosyalizmi oluşturmaya çalışıp, Mısır ile Libya'nın birleşmesi için yoğun çaba harcadı. "Kültür devrimi"nin başlandığını ilan edip, "halk komiteleri" kurmaları için halka çağrıda bulundu (15 Nisan 1973). Ardından, kendini bütünüyle Devrim'e adamak amacıyla Halk Konseyi (eski Devrim Komuta Konseyi) genel sekreterliğinden çekilmekle (1979) birlikte, Libya devletinin fiili önderi olmayı sürdürdü.
   Arap ülkeleriyle sık sık görüş ayrılığına düşüp, Türkiye'ye karşı dostça yakınlaşma siyaseti uyguladı. Çad savaşında yönetime karşı İslamcı gerillaları destekleyip, ABD tarafından uluslararası terörü kışkırtmakla suçlandı (ABD uçakları Nisan 1986'da Trablus ve Bingazi'yi bombaladılar). Çad'daki Libya birliklerinin püskürtülmesinden sonra ateşkesi kabul edip (1987), ertesi yıl Hisséne Habré yönetimini tanıdı ve Çad'da bir elçilik açtırdı. 21 Aralık 1988'de Pan-Am yolcu uçağına bomba yerleştirerek 190 kişinin ölmesine yol açan iki Libyalıyı yargılanmaları için ABD ve İngiltere'ye vermeyi kabul etmemesi üstüne BM Örgütü Nisan 1992'de hava yolu şirketlerinin Libya'ya uçmalarını yasakladı ve ülkeye askeri ambargo uygulanması kararı aldı.

Alabalık

aklindaki.blogspot.com
Som (ya da somon) balığıyla birlikte alabalıkgiller (Salmonidae) ailesini oluşturan yaklaşık on beş balık türünün ortak adı. Soğuk ya da ılıman göller ile hızlı akan ırmaklarda yaşayan bu türlerden, aslında alabalık denince akla gelen tür, denizalabalığı ya da denizalası da denen gerçek alabalıktır (Salmo trutta). Alabalıklar eskiden yalnızca Kuzey yarıkürede yaşarlarken, av hayvanı ve besin olarak büyük bir ticari değere ulaşınca, Güney yarıküredeki birçok bölgede de yetiştirilmeye başlanmışlardır. Çoğunun tatlı su balığı olmasına karşılık, bazı türleri ırmak kaynaklarına yakın bölgelerde yumurtalarını döktükten sonra, denizlere göç ederler. Genellikle 10 °C-18 °C'ın altındaki suları yeğlerler.

   Alabalığın uzunca sayılabilecek, özelliği olmayan bedeni yanlardan sıkıştırılmış gibi, yumuşak ve kaslıdır. Koltuk ve karşılıklı yüzgeçleri dikensizdir. Koltuk ve her bir karın yüzgecinin tabanındakiler dışında bütün pulları küçüktür.

   Alabalıklar yaşlandıkça, beslenme biçimleri değişir. Yumurtadan yeni çıkmış ya da yeni yavru balıklar, çoğunlukla sudaki sinek larvalarıyla beslenirler. Büyüdükçe sinek yemeye başlarlar. Yetişkin durumdayken küçük balıklarla, karides ve kanatlı böceklerle beslenirler.
   Birçok dişi ve erkek alabalık, olgunlaştıktan sonra (3 ya da 4 yaşındayken) yumurtlamak için, yumurtadan çıkıp dünyaya geldikleri yere dönerler. Türlerin çoğu, akarsuda ilkbaharın başlarında çiftleşir. Dişi alabalık yumurtalarını çakıl ve kum kaplı dipte kuyruğuyla karıştırıp açtığı çukurlara serer. Hemen yakınlardaki erkek de, 40 gün sonra açılacak olan yaklaşık 200 yumurtayı döller. Tek bir dişi bir mevsimde 10 000 kadar yumurta yumurtlayabilir. Yumurtalardan çıkan alabalık yavrularının %90'ı ilk 3 ya da 4 ay içinde, daha büyük balıklara av olurlar.
   En tanınmış ve en çok avlanan türlerden biri olan gökkuşağı alabalığın (Salmo gairdneri), çoğunun anayurdu Amerika'nın Büyük Okyanus kıyılarındaki dereler olan biçimi vardır. Adı, bedeninin yanlarında boylu boyunca uzanan kırmızı kuşaktan kaynaklanır.
   Türkiye'de yaşayan başlıca alabalık çeşitleri arasında, Çıldır gölünde ve Doğu Karadeniz'e dökülen sularda yaşayan Salmo trutta lablax, Uludağ'daki derelerde, Sapanca gölünde ve Ege'deki göllerde yaşayan Salmo trutta macrostigma, Abant gölünde yaşayan Salmo trutta abanticus sayılabilir. Yakın dönemde, özellikle İstanbul yöresinde alabalık üretimine başlanmıştır.

Ali Rıza Paşa Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk subayı ve devlet adamı (istanbul 1860-ay.y. 1932). Harbiye'yi bitirip (1886), Almanya'ya gönderilen (1897) Ali Rıza Paşa, dönüşünde Erkanı Harbiye'de ders verip, Havran isyanını bastırdır(1896). Çeşitli görevler üstlendikten sonra Manastır vali ve komutanlığına atanıp (1903) Rus konsolosu öldürülünce Trablusgarp'a sürüldü. Yemen ayaklanmasını bastırmaya çalışıp, müşirliğe yükseltilerek, İkinci Meşrutiyet'ten sonra İstanbul'a çağırıldı. Harbiye nazırlığı, Yaveri ekremlik ve Ayan Meclisi üyeliği (1908) yapıp , 31 Mart
Olayı'ndan sonra Harbiye nazırlığından çekildi. Balkan savasşında Garp ordusu komutanlığı yapıp, Bahriye nazırlığına (1919), ardından da sadrazamlığa atandı (2 Ekim 1919). Sivas Kongresi delegeleri ile ilişki kurarak (böylece, İstanbul hükümeti Ulusal Kurtuluş hareketini tanımış oldu), Mustafa Kemal'le ilşkilerini sıkılaştırınca, İtilaf Devletleri'nin etkisiyle görevinden alındı. Nafıa ve Dahiliye nazırlığı yapıp, Osmanlı devletinin son kabinesinden öbür üyelerle birlikte istifa etti. (1922).

Kadı Ne Demektir En yüksek memur kimdir

aklindaki.blogspot.com
Osmanlı yönetim örgütünde sancak yönetiminin en yüksek memuru. Medrese öğrenimi görmüş ulema sınıfından kişiler olan, hukuk işlerinin yanı sıra, yönetim işleriyle de uğraşan kadılar, Tanzimat'a kadar her tür davaya bakarlardı. Tanzimat'tan sonra Nizamiye Mahkemeleri'nin kurulmasıyla, yargı alanları evlenme, boşanma gibi medeni hukuku ilgilendiren konularla sınırlandı. 1919'da Adliye Nazırlığı'na bağlanan kadılık kurumu, 1924'te şeriat mahkemelerinin kaldırılmasıyla sona erdi

18 Ağustos 2013 Pazar

Nabi Kimdir ? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir ?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Urfa 1642-İstanbul 1712). Urfalı Hacı Gaffarzadeli ailesinden olan, çocukluğu ve yetiştirilmesi konusunda yeterli bilgi bulunmayan (söylentilere göre arzuhalcilik yapmış, mutasarrıfın dikkatini çekerek İstanbul'a gönderilmesi öğütlenmiştir.) Nabi (asıl adı Yusuf'tur.), 1665'te İstanbul'a gelip, vezir Musahip Mustafa Paşa'a bir şiir sunarak divan katipliğine atandı. Paşa'nın maiyetinde Lehistan seferine katılıp (1671), Edirne'de Mehmet IV'ün şehzadeleri için yapılan sünnet düğününde bulundu (1675). Hac dönüşü (1678), Mustafa Paşa'nın ölmesi üstüne İstanbul'da kalmakl istemeyerek, Halep'e yerleşti; evlendi ve oğlu Ebülhayr orada doğdu (1694). Halep valiliğine atanan Baltacı Mehmet Paşa'nın ikinci kez sadrazamlığa getirilmesi üstüne onunla birlikte İstanbul'a dönüp (1710), Darphane eminliği, başmukabelecilik görevlerinde bulundu.
   Nabi, divan edebiyatının hemen her dalında yapıt vermiş, şiirde yeni bir çığır açmıştır. İran şairlerinden Saip'in (öl. 1677) de etkisiyle, "hakimane" diye adlandırılan hikmet ve atasözüne dayalı bir çeşit düşünce şiiri geliştirmiş, öğreticiliği ilk amaç olarak benimsemiş, Osmanlı toplum düzenini düşünce açısından bütünüyle şiirine yansıtmıştır. Bir bakıma, imparatorluğun çöküşünü sezerek, bu çöküşün ve toplumsal bozukların yarattığı ruhsal durumu dile getirmiş, ahlak açısından aksaklıkların düzeltilmesi görevini, bir çeşit düşünce yol göstericiliğini üstlenmiştir.
   Başlıca Yapıtları: Divan(Türkçe, Bulak 1841, İstanbul 1875), Divançe (Farsça; tam adı Divançe-i Gazeliyat-ı Farisi, basılmamıştır), Terceme-i Hadis-i Erbain (kırk hadis çevirisi; her hadis bir kıtayla çevrilmiştir; 1912'de basılmıştır), Hayriye (Halep'teyken oğlu Ebülhayr adına 1701'de yazdığı mesnevi. Genel anlamda bir nasihatname olan bu yapıtında, her konuda oğluna öğütler verir; görüş ve düşüncelerini sıralar; yaşamda tutması gereken yolu gösterir; Türkçe metin ve Fransızca çevirisi Paret de Courteille tarafından Paris'te 1857'de basılmıştır; Türkiye'de basımı 1889), Hayrabad (mesnevi, yazılışı 1705), Surname (Edirne'deki şehzadelerin sünnet düğününü konu alır; tam adı Vekayi,i Hatan,i Şehzadegan-ı Hazret,i Sultan Mehmet Han'dır;  Agah Sırrı Levend tarafın dan Nabi'nin Surnamesi adıyla basılmıştır, 1944), Fetihname-i Kameniçe (düzyazı, Lehistan seferini konu alır, Tarig-i Kameniçe adıyla basılmıştır, 1864), Tuhfet ül,Haremeyn (hac yolculuğunu konu alan düzyazı seyahatname, 1849'da basılmıştır), Zeyl-i Siyer-i Veysi (Veysi'nin ünlü siyerine zeyl; Mekke'nin alınışına kadar getirilmiştir; 1832'de basılmıştır), Münşeat-i Nabi (özel ve resmi mektupları).

Nef-i Kimdir? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Hasankale, Erzurum 1572'ye d.-İstanbul 1635). Gençliği ve yetişmesi konusunda bilgi bulunmayan, yapıtlarından iyi bir öğrenim gördüğü, Arapça, Farsça öğrendiği, çağının kültürünü özümlediği anlaşılan Nefi-i (asıl adı Ömer'dir), Ahmet I'in tahta çıkışından (1603) sonra İstanbul'a geldi. Padişaha ve dönemin ileri gelenlerine sunduğu kasidelerle göze girip, önce maden mukataacılığına, sonra maden katipliğine getirildi. Murat IV döneminde (1623-1640) ününün doruğuna ulaştıysa da, kaynaklarda belirtildiğine göre, Siham-ı Kaza (Yazgı Okları) yapıtını okuyan padişah tarafından, çevreye düşen bir yıldırım üstüne görevden uzaklaştırıldı (1630) ve bir daha hiciv yazmayacağına söz verdi. Daha sonra, Edirne'de Muradiye mütevelliliğine, ardından İstanbul'da cizye muhasebeciliğine atanıp, yeminini bozarak Bayram Paşa için ağır bir hicviye yazması üstüne, saray odunluğunda boğularak öldürüldü ve cesedi denize atıldı.
   Nef-i yaşadığı dönemden başlayarak kaside ve hiciv alanlarında Türk edebiyatının en usta şairi sayılmıştır. Şiir tekniğine egemen oluşu, ölçü ve uyağı kendi duygu ve düşüncelerinin buyruğuna verişi, sanatının en belirgin özelliğidir. Çoğu divan şairinde görüldüğü gibi tekniğin uyağın buyruğuna girmemiş, yeni kullanılmamış sözcükler, tamlamalar ve deyimlerden oluşan zengin sözcüğü, akıcı, süslü, abartılı söyleyişiyle, kendinden sonra gelenler tarafından bile aşılamamıştır. Abartmaya olan eğilimi, güçlü renkli imgeleriyle, yeni çağrışımlarla birleşerek sanatının kendine özgü yanına vurgular. Duygu ve düşüncedeki abartmanın, biçimde gözetilen uyumun, söyleyişteki coşkunluğun sonucu olarak, özellikle methiyelerinde kimi zaman tekdüzeleştiği, kendini yinelediği görülür.
   Yapıtları: Divan (Türkçe, Bulak, 1836; İstanbul 1852), Divan (Farsça, bir bölümü Hazine,i Fünun'da yayınlandı, Türkçe çevirisi A.N. Tarlan tarafından, 1943), Siham-ı Kaza (yazgı okları, basılmamıştır; Saffet Sıtkı tarafından 1843'te bir seçme derlemesi yayınlanmıştır).
   Dipnot: Yorum atarak bize destek olabilirsiniz.

Nedim Kimdir? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (İstanbul 1681'e d.-ay.y. 1730). Kadı Mehmet Efendi'nin oğlu olan, iyi bir öğrenim gördüğü ve bir sınavı kazanarak müderris olduğu sanılan Nedim (asıl adı Ahmet'tir), sadrazam Şehit Ali Paşa ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından korundu. İbrahim Paşa'nın sadrazam oluşundan (1718) sonra yıldızı iyice parlayıp, paşanın özel kütüphanesinin memurluğuna atanarak, ramazan aylarında padişah huzurunda yapılan tefsir derslerine katıldı. Şiirleriyle Ahmet III'ün beğenisini kazanıp, Ayni'nin tarihini çevirecek kurula alındı (1725). Aynı yıl Mahmutpaşa mahkemesi naipliğine atanıp, Molla Kırımi (1727), saiefendi (1728), Nişancıpaşa, Sekbanıalibey (1727) medreselerinde müderrislikte bulundu. Müstakimzate Sadettin'in (öl.1787) Mecellet ün-Nisab'ında belirtildiğine göre, Patrona Halil ayaklanması sırasında kaçmaya çalışırken Beşiktaş'taki evinin damından düşerek öldü.
   Divan şiirini yenileyen bir yol açıcı sayılan Nedim'de yeni olan, dünyaya, nesnelere bakış açısı, duygu ve düşüncelerini doğrudan, apaçık, söyleyiş zorlamalarına gitmeden dile getirmiş olmasıdır. Lale Devri İstanbul'unu  yansıtan şiirlerinde dış dünyadan aldıklarını duyduğu, gözlediği gibi verir; duyuş izlenimle birleşerek resimleşir, elle tutulur bir görünürlük kazanır. Özellikle gazellerinde soluk alınan, sevişilen, zevk ve eğlenceyle geçen bir dünya çizilir. Klasik şiirin sevgiliyi yaşanan dünyadan koparan, soyutlayan kalıpları yeniden yorumlanıp, ölü sevgili canlı bir varlığa dönüştürülür. Şarkı biçimini yeniden canlandırması, bu türün en iyi örneklerini vermesi, yaşama sevincini ta içinde duyan, hor görülen geçici dünya zevklerini tatmayı amaç alan bir yaradılışın doğal sonucudur. Kasidelerinde de klasik anlayıştan uzaklaşmıştır. Uyakları kullanışının, dizeyi kuruşunun, söyleyişteki bükülüşlerin ve akıcılığın yanı sıra, İstanbul Türkçesi'ni halkın dilini ve bu dilin sözlük hazinesini çok iyi kullanmış olması açısından da önemlidir. Divan'ında rastlanan heceyle yazılmış türkü, tek örnek de olsa, aruz dışında bazı denemelere giriştiğini gösterir. Şeyh galip'ten başlayarak, Namık Kemal, Faruk Nafiz ve Yahya Kemal'e kadar uzanan bir şairler zincirini etkilemiştir.
   Yapıtları: Divan (Nedim-i Kadim'in Divan'ınla birlikte, Halil Nihat Boztepe tarafından, 1922; Abdülbaki Gölpınarlı tarafından, 1951), Şehit Ali Paşa'ya İstida (Arapça,Farsça bir mülemma, K. Edip Kürkçüoğlu tarafından, 1953), Nigarname (İzzet Ali Paşa'nın Tezkire'sine şaka yollu yanıt).