19 Ağustos 2013 Pazartesi

Ali Rıza Paşa Kimdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk subayı ve devlet adamı (istanbul 1860-ay.y. 1932). Harbiye'yi bitirip (1886), Almanya'ya gönderilen (1897) Ali Rıza Paşa, dönüşünde Erkanı Harbiye'de ders verip, Havran isyanını bastırdır(1896). Çeşitli görevler üstlendikten sonra Manastır vali ve komutanlığına atanıp (1903) Rus konsolosu öldürülünce Trablusgarp'a sürüldü. Yemen ayaklanmasını bastırmaya çalışıp, müşirliğe yükseltilerek, İkinci Meşrutiyet'ten sonra İstanbul'a çağırıldı. Harbiye nazırlığı, Yaveri ekremlik ve Ayan Meclisi üyeliği (1908) yapıp , 31 Mart
Olayı'ndan sonra Harbiye nazırlığından çekildi. Balkan savasşında Garp ordusu komutanlığı yapıp, Bahriye nazırlığına (1919), ardından da sadrazamlığa atandı (2 Ekim 1919). Sivas Kongresi delegeleri ile ilişki kurarak (böylece, İstanbul hükümeti Ulusal Kurtuluş hareketini tanımış oldu), Mustafa Kemal'le ilşkilerini sıkılaştırınca, İtilaf Devletleri'nin etkisiyle görevinden alındı. Nafıa ve Dahiliye nazırlığı yapıp, Osmanlı devletinin son kabinesinden öbür üyelerle birlikte istifa etti. (1922).

Kadı Ne Demektir En yüksek memur kimdir

aklindaki.blogspot.com
Osmanlı yönetim örgütünde sancak yönetiminin en yüksek memuru. Medrese öğrenimi görmüş ulema sınıfından kişiler olan, hukuk işlerinin yanı sıra, yönetim işleriyle de uğraşan kadılar, Tanzimat'a kadar her tür davaya bakarlardı. Tanzimat'tan sonra Nizamiye Mahkemeleri'nin kurulmasıyla, yargı alanları evlenme, boşanma gibi medeni hukuku ilgilendiren konularla sınırlandı. 1919'da Adliye Nazırlığı'na bağlanan kadılık kurumu, 1924'te şeriat mahkemelerinin kaldırılmasıyla sona erdi

18 Ağustos 2013 Pazar

Nabi Kimdir ? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir ?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Urfa 1642-İstanbul 1712). Urfalı Hacı Gaffarzadeli ailesinden olan, çocukluğu ve yetiştirilmesi konusunda yeterli bilgi bulunmayan (söylentilere göre arzuhalcilik yapmış, mutasarrıfın dikkatini çekerek İstanbul'a gönderilmesi öğütlenmiştir.) Nabi (asıl adı Yusuf'tur.), 1665'te İstanbul'a gelip, vezir Musahip Mustafa Paşa'a bir şiir sunarak divan katipliğine atandı. Paşa'nın maiyetinde Lehistan seferine katılıp (1671), Edirne'de Mehmet IV'ün şehzadeleri için yapılan sünnet düğününde bulundu (1675). Hac dönüşü (1678), Mustafa Paşa'nın ölmesi üstüne İstanbul'da kalmakl istemeyerek, Halep'e yerleşti; evlendi ve oğlu Ebülhayr orada doğdu (1694). Halep valiliğine atanan Baltacı Mehmet Paşa'nın ikinci kez sadrazamlığa getirilmesi üstüne onunla birlikte İstanbul'a dönüp (1710), Darphane eminliği, başmukabelecilik görevlerinde bulundu.
   Nabi, divan edebiyatının hemen her dalında yapıt vermiş, şiirde yeni bir çığır açmıştır. İran şairlerinden Saip'in (öl. 1677) de etkisiyle, "hakimane" diye adlandırılan hikmet ve atasözüne dayalı bir çeşit düşünce şiiri geliştirmiş, öğreticiliği ilk amaç olarak benimsemiş, Osmanlı toplum düzenini düşünce açısından bütünüyle şiirine yansıtmıştır. Bir bakıma, imparatorluğun çöküşünü sezerek, bu çöküşün ve toplumsal bozukların yarattığı ruhsal durumu dile getirmiş, ahlak açısından aksaklıkların düzeltilmesi görevini, bir çeşit düşünce yol göstericiliğini üstlenmiştir.
   Başlıca Yapıtları: Divan(Türkçe, Bulak 1841, İstanbul 1875), Divançe (Farsça; tam adı Divançe-i Gazeliyat-ı Farisi, basılmamıştır), Terceme-i Hadis-i Erbain (kırk hadis çevirisi; her hadis bir kıtayla çevrilmiştir; 1912'de basılmıştır), Hayriye (Halep'teyken oğlu Ebülhayr adına 1701'de yazdığı mesnevi. Genel anlamda bir nasihatname olan bu yapıtında, her konuda oğluna öğütler verir; görüş ve düşüncelerini sıralar; yaşamda tutması gereken yolu gösterir; Türkçe metin ve Fransızca çevirisi Paret de Courteille tarafından Paris'te 1857'de basılmıştır; Türkiye'de basımı 1889), Hayrabad (mesnevi, yazılışı 1705), Surname (Edirne'deki şehzadelerin sünnet düğününü konu alır; tam adı Vekayi,i Hatan,i Şehzadegan-ı Hazret,i Sultan Mehmet Han'dır;  Agah Sırrı Levend tarafın dan Nabi'nin Surnamesi adıyla basılmıştır, 1944), Fetihname-i Kameniçe (düzyazı, Lehistan seferini konu alır, Tarig-i Kameniçe adıyla basılmıştır, 1864), Tuhfet ül,Haremeyn (hac yolculuğunu konu alan düzyazı seyahatname, 1849'da basılmıştır), Zeyl-i Siyer-i Veysi (Veysi'nin ünlü siyerine zeyl; Mekke'nin alınışına kadar getirilmiştir; 1832'de basılmıştır), Münşeat-i Nabi (özel ve resmi mektupları).

Nef-i Kimdir? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (Hasankale, Erzurum 1572'ye d.-İstanbul 1635). Gençliği ve yetişmesi konusunda bilgi bulunmayan, yapıtlarından iyi bir öğrenim gördüğü, Arapça, Farsça öğrendiği, çağının kültürünü özümlediği anlaşılan Nefi-i (asıl adı Ömer'dir), Ahmet I'in tahta çıkışından (1603) sonra İstanbul'a geldi. Padişaha ve dönemin ileri gelenlerine sunduğu kasidelerle göze girip, önce maden mukataacılığına, sonra maden katipliğine getirildi. Murat IV döneminde (1623-1640) ününün doruğuna ulaştıysa da, kaynaklarda belirtildiğine göre, Siham-ı Kaza (Yazgı Okları) yapıtını okuyan padişah tarafından, çevreye düşen bir yıldırım üstüne görevden uzaklaştırıldı (1630) ve bir daha hiciv yazmayacağına söz verdi. Daha sonra, Edirne'de Muradiye mütevelliliğine, ardından İstanbul'da cizye muhasebeciliğine atanıp, yeminini bozarak Bayram Paşa için ağır bir hicviye yazması üstüne, saray odunluğunda boğularak öldürüldü ve cesedi denize atıldı.
   Nef-i yaşadığı dönemden başlayarak kaside ve hiciv alanlarında Türk edebiyatının en usta şairi sayılmıştır. Şiir tekniğine egemen oluşu, ölçü ve uyağı kendi duygu ve düşüncelerinin buyruğuna verişi, sanatının en belirgin özelliğidir. Çoğu divan şairinde görüldüğü gibi tekniğin uyağın buyruğuna girmemiş, yeni kullanılmamış sözcükler, tamlamalar ve deyimlerden oluşan zengin sözcüğü, akıcı, süslü, abartılı söyleyişiyle, kendinden sonra gelenler tarafından bile aşılamamıştır. Abartmaya olan eğilimi, güçlü renkli imgeleriyle, yeni çağrışımlarla birleşerek sanatının kendine özgü yanına vurgular. Duygu ve düşüncedeki abartmanın, biçimde gözetilen uyumun, söyleyişteki coşkunluğun sonucu olarak, özellikle methiyelerinde kimi zaman tekdüzeleştiği, kendini yinelediği görülür.
   Yapıtları: Divan (Türkçe, Bulak, 1836; İstanbul 1852), Divan (Farsça, bir bölümü Hazine,i Fünun'da yayınlandı, Türkçe çevirisi A.N. Tarlan tarafından, 1943), Siham-ı Kaza (yazgı okları, basılmamıştır; Saffet Sıtkı tarafından 1843'te bir seçme derlemesi yayınlanmıştır).
   Dipnot: Yorum atarak bize destek olabilirsiniz.

Nedim Kimdir? Edebi Kişiliği Eserleri Nelerdir?

aklindaki.blogspot.com
Türk şairi (İstanbul 1681'e d.-ay.y. 1730). Kadı Mehmet Efendi'nin oğlu olan, iyi bir öğrenim gördüğü ve bir sınavı kazanarak müderris olduğu sanılan Nedim (asıl adı Ahmet'tir), sadrazam Şehit Ali Paşa ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından korundu. İbrahim Paşa'nın sadrazam oluşundan (1718) sonra yıldızı iyice parlayıp, paşanın özel kütüphanesinin memurluğuna atanarak, ramazan aylarında padişah huzurunda yapılan tefsir derslerine katıldı. Şiirleriyle Ahmet III'ün beğenisini kazanıp, Ayni'nin tarihini çevirecek kurula alındı (1725). Aynı yıl Mahmutpaşa mahkemesi naipliğine atanıp, Molla Kırımi (1727), saiefendi (1728), Nişancıpaşa, Sekbanıalibey (1727) medreselerinde müderrislikte bulundu. Müstakimzate Sadettin'in (öl.1787) Mecellet ün-Nisab'ında belirtildiğine göre, Patrona Halil ayaklanması sırasında kaçmaya çalışırken Beşiktaş'taki evinin damından düşerek öldü.
   Divan şiirini yenileyen bir yol açıcı sayılan Nedim'de yeni olan, dünyaya, nesnelere bakış açısı, duygu ve düşüncelerini doğrudan, apaçık, söyleyiş zorlamalarına gitmeden dile getirmiş olmasıdır. Lale Devri İstanbul'unu  yansıtan şiirlerinde dış dünyadan aldıklarını duyduğu, gözlediği gibi verir; duyuş izlenimle birleşerek resimleşir, elle tutulur bir görünürlük kazanır. Özellikle gazellerinde soluk alınan, sevişilen, zevk ve eğlenceyle geçen bir dünya çizilir. Klasik şiirin sevgiliyi yaşanan dünyadan koparan, soyutlayan kalıpları yeniden yorumlanıp, ölü sevgili canlı bir varlığa dönüştürülür. Şarkı biçimini yeniden canlandırması, bu türün en iyi örneklerini vermesi, yaşama sevincini ta içinde duyan, hor görülen geçici dünya zevklerini tatmayı amaç alan bir yaradılışın doğal sonucudur. Kasidelerinde de klasik anlayıştan uzaklaşmıştır. Uyakları kullanışının, dizeyi kuruşunun, söyleyişteki bükülüşlerin ve akıcılığın yanı sıra, İstanbul Türkçesi'ni halkın dilini ve bu dilin sözlük hazinesini çok iyi kullanmış olması açısından da önemlidir. Divan'ında rastlanan heceyle yazılmış türkü, tek örnek de olsa, aruz dışında bazı denemelere giriştiğini gösterir. Şeyh galip'ten başlayarak, Namık Kemal, Faruk Nafiz ve Yahya Kemal'e kadar uzanan bir şairler zincirini etkilemiştir.
   Yapıtları: Divan (Nedim-i Kadim'in Divan'ınla birlikte, Halil Nihat Boztepe tarafından, 1922; Abdülbaki Gölpınarlı tarafından, 1951), Şehit Ali Paşa'ya İstida (Arapça,Farsça bir mülemma, K. Edip Kürkçüoğlu tarafından, 1953), Nigarname (İzzet Ali Paşa'nın Tezkire'sine şaka yollu yanıt).

D Vitaminin Yararları

aklindaki.blogspot.com
Süt ürünleri, karaciğer, vb. besinlerde bol miktarda bulunan, yağda çözünen vitamin. Güneş ışığının etkisiyle deride de yapılan D vitamini (yada kalsiferol), kemiklerin normal gelişmesi için gereklidir; ayrıca, incebağırsaktan kalsiyum ve fosfat emilimini artırır. Çocuklarda D vitamini yetersizliği bacaklarda eğilme ve kemiklerde gelişme bozukluklarıyla yansıyan raşitizm hastalığına, erişkinlerdeyse yaygın kireç yitimi ve kemik yumuşamasına yol açar. A vitamini gibi D vitamini fazlası da bedenden atılmayıp depolandığı için, aşırı alındığında zehirleyici etki gösterir.

Dünya'nın Yedi Harikası Nelerdir Kısa Bilgi

Eski Yunan ve Roma anıtlarında sözü geçen ve o dönemde dünyanın bilinen sınırlarını belirleyen yedi anıt. Çeşitli yazarlar tarafından sözü edilen (İ.Ö.V. yy'da Herodotos, İ.Ö.I yy'da Diadoros, vb.), ama tam anlamıyla Strabon'un Geographika (coğrafya) adlı on yedi kitaplık yapıtında ve Bizanslı mühendis Philon'nun Periton Hepta Theamaton (Dünyanın Yedi Harikası Üstüne) adlı yapıtında eksiksiz biçimde betimlenen bu "yedi harika" şunlardır: Mısır ehramları, Babil'in asma bahçeleri, Efes'teki Artemis tapınağı, Olympia'daki Zeus heykeli, Halikarnassos (bodrum) mausoleionu, Rodos heykeli, İskenderiye feneri.
aklindaki.blogspot.com
Mısır Ehramları: Mısır'da Cize'deki (ya da Gize) ve Sakkare'deki ehramlar (ya da piramitler), "dünyanın yedi harikası"nın en eskileridir. Firavunlar için bu tür anıtsal mezarlar yapma düşüncesi, III. sülaleden Coser (ya da Zoser) döneminde ortaya çıkmış, tasarımını mimar İmhotep'in yaptığı bu ilk ehramın yüksekliği 60 m'yi bulmuştur. içinde dehlizler ve ölü odaları bulunan bu ilk ehram, sonradan öbür firavunlar döneminde taklit edilerek, firavunların çoğu için bir çok ehram yapılmıştır. Bunların en tanınanları en büyük ehram olan Keops ehramı (yüksekliği 147m; tabanı 230 m²)ile Kefren ve Mikerinos'un ehramlarıdır.

Babil Asma Bahçeleri: Günümüze kalmamış olan Babil'in asma bahçeleri konusunda, eski Yun
aklindaki.blogspot.com
an efsanelerinde iki öyküye rastlanır. Bunların birincisine göre, bahçeler Asur kraliçesi Semiramis'in (Sammuramat,İ.Ö. 810'dan-805'e), ikincisine göreyse Nabukadonosor II'nin (İ.Ö. 605'ten-562'ye) buyruğuyla yapılmışlardır. Arkeolog Robert Koldevey, Babil'de yaptığı kazılar sırasında taraçalar üstünde kurulmuş bir bahçenin alt yapısını oluşturabilecek bir kemer bulmuştur. Ünlü İştar kapısının karşısında, 7m yüksekliğinde bir duvarın üstünde dikilmiş ağaçlardan oluştuğu sanılan Babil'in asma bahçelerinin ne zaman ortadan kalktığı bilinmemektedir.

Efes'teki Artemis Tapınağı: Efes'teki Artemis (Diana) tapınağı (ya da Artemision) tapınağı, İ.Ö. 560'a doğru Giritli Khersiphron ile oğlu Metagenes ve Sisamlı Theo
aklindaki.blogspot.com
doros tarafından yapılmıştı. Tabanı 55, 10x115, 14m ölçülerindeydi; çifgt sıra sütunlarla (önde 8, arkada9, yanlarda19) çevriliydi. içinde Artemis'in kült heykeli yeralıyordu. Batı yüzünde, Lidya kralı Karun'un (Kroisos) armağanı olan alt bölümleri kabartmalarla süslü sütunlar vardı. İ.Ö. 356'da Herostratos adlı bir rus hastası tarafından yakılıp, Kheirokrates tarafından yeniden yapıldı. Bu yeni yapı da Gotların akınları sırasında yıkıldı (İ.S. 263) ve taşları çeşitli yapılarda, özellikle de Ayasofya kilisesinin yapımında kullanıldı. Günümüzde yerinde yalnızca beyaz bir sütun vardır.
aklindaki.blogspot.com

Olympia'da Zeus Heykeli: Güzelliği ve boyutları bakımından Eskiçağ'da ün salan Olympia'daki Zeus heykeli, ünlü Atinalı heykelci Pheidias tarafından altın ve fildişinden yapılmıştı. (İ.Ö. 436-İ.Ö. 432). 10 m yüksekliğindeki heykelde, Zeus süslü bir tahtta oturur durumda, bir elinde zaferi simgeleyen kartal, öbür elinde asasıyla canlandırılmıştı. Günümüze kalmayan Zeus heykeli, bazı eski paralardaki ve arkeoloji kalıntılarındaki abartmalardan tanınmaktadır.



Halikarnassos Mausoleionu: Kari satrapı Mausolos için eşi Artemisia'nın Halikarnassos'ta (Bodrum) Yaptırdığı mausoleion (anıtmezar), döneminin ünlü
aklindaki.blogspot.com
mimarları Satyros ve Pythios tarafından İ.Ö. 355'ten sonra tamamlanmıştı. 60x80 m'lik bir alanı kaplıyordu. Yaklaşık 42m yüksekliğindeki mermerden anıt, Mausolos'un lahdinin bulunduğu yüksek bir taban üstünde, 36 sütunlu bir galerinin taşıdığı 24 basamaklı piramit biçiminde çatıdan oluşuyordu. Tepesinde dört atlı zafer anıtı ve bir heykel grubu vardı. Ünlü heykelciler Timotheios, Bryaksis, Leokhares ve Skopas'ın yaptıkları frizlerinde (günümüzde büyük bölümü İngiltere'de British Museum'dadır.), amazonların savaşları canlandırılmıştı. Günümüzde, 1966'dab başlanarak yapılan kazılarda 8x5 m boyutlarındaki mezar odası ile çevresindeki galeriler ve su kanalları ortaya çıkarılmıştır. Kazı alanının yanı başında, ortaya çıkarılan çeşitli mimarlık ve heykel parçalarının, anıtmezarın çizimlerinin ve 1857'de British Museum'a götürülen kabartmaların alçı kopyalarının sergilendiği bir müze vardır.

aklindaki.blogspot.com

Rodos Heykeli: Rodosluların, Demetrios Poliorketes'i bozguna uğrattıktan
(İ.Ö. 305) sonra, Güneş tanrısı ve Rodos'un koruyucusu Helios'a teşekkür etmek için diktikleri Rodos heykeli, İ.Ö. 292-İ.Ö. 280 arasında, Lindoslu Khares tarafından tuçtan yapılmış, taş ve demirle pekiştirilmişti. Beyaz mermerden 6-7, 5m yükseklikte bir taban üstünde, yüksekliği 36 m'yi bulunuyordu. İ.Ö. 266'ya doğru bir depremde yıkıldı ve İ.S. 653'te parçalanıp, eritildi. Günümüzde, gerçeği yansıttığı kuşkulu kopyalarından tanınmaktadır.



aklindaki.blogspot.com

İskenderiye Feneri: Eskiçağ'daki bütün deniz fenerlerinde taklit edilen İskenderiye feneri, İskenderiye limanının karşısındaki Pharos adasında, gemilere yol göstermesi için Ptolemaios I ve Ptalemaios II dönemlerinde, mimar Knidoslu Sostratos tarafından yapılmıştı (İ.Ö. 284-İ.Ö. 280). 122 m yüksekliğinde üst üste üç bölümden oluşan bir kule biçimindeydi. Tepesinde, önünde yakılan ateş sayesinde yaklaşık 50 km uzaklardan görülebilen bir metal ayna (Arkhimedes tarafından yapıldığı ileri sürülmektedir) yeralıyordu. Büyük Bölümü 1324'teki bir depremde yıkıldı.